şimdi ben yahudi- alman- ikinci dünya savaşı eksenini bırakarak şahsi görüşlerimi yazmak istiyorum. taraf tutmuyorum yanlış anlaşılmasın.
en güzel replik ile başlıyorum.
" - durun! ateş etmeyin, ben polonyalıyım.
+ o zaman neden o lanet olası alman paltosunu giyiyorsun ?
- çünkü üşüyorum "
öncelikle filmde çoğu sahnede "almanlar" lafının kullanılmasını biraz taraflı buldum. izleyen kişide alman nefreti oluşturacak derecede kullanılmış. bu söz yerine "alman askerleri" lafı kullanılsaydı çok daha iyi ve doğru olurdu. bu küçük bir detay demeyin, gayet büyük bir şey ve yönetmen yahudi asıllı olduğundan mıdır bilmem bilinçli yapılmış.
gelgelelim filme. öncelikle filmin ilk yarısı gayet tempolu ve sürükleyici bence. tadında veriyor her şeyi. yahudileri birden toplama kamplarına götürmediklerini, kademe kademe toplumdan tecrit ettiklerini görmemiz güzel bir giriş- gelişme- sonuç örgüsü. yine de ikinci yarıda e yeter canım dediğim çok yer oldu. aga iyi tamam yahudiler zulme uğramış, adam da kendi canını kurtarmaya çalışıyor. evet çok üzüldük de, üzüldük bitti yani. ne yapalım? gerçekten hayatta kalma mücadelesi kısımları çok uzamış. 2,5 saat olacak bir film değilmiş bence. 2 saatte konuyu çok iyi şekilde işleyebilirlermiş. "nolur ölme helal sana koçum" modundan "ee yeter birader ölümsüzlüğün şifresini mi buldun ya" moduna giriyorsunuz. inandırıcılığını yitiriyor, çorbaya dönüyor film. yok sarılık geçirmesi, yok eski sevdiğinin evlenmesi, yok yardım eden adamın dolandırması. hiç gerekli olmayan şeyler. bir de ana karakterin hiçbir şeyden etkilenmemesi insan doğasıyla bağdaşmıyor. adamın ailesi öldürülmüş 2 ağlıyor sonra hiçbir flashback yok. insan biraz hatırlar, üzülür, ne bileyim. adam virane halde kaçıyor sanki her şey çok normalmiş gibi tepkiler verip sadece eksik olan şey yemekmiş gibi davranıyor. buralar hiç işlenmemiş. kötü işlenen bir diğer yer alman subayı ile pianist arasındaki bağ. çok daha duygulu işlenebilirmiş. filmin 2. yarısı buna adanabilirmiş mesela. resmen "çok sövdük şuraya da iyi bir alman askeri çizelim" modunda işlenmiş. ayrıca alman subayının esir düşmüşken radyoda son bir kez pianist'i dinlemesini beklerdim. pianist'in askeri bulmak için daha çok çaba sarf etmesini beklerdim. resmen yönetmen işlemek istememiş. çok güzel dram çıkarmış yoksa burdan.
son olarak adamın yaşamak için hiçbir motivasyonu yok. o kadar şeyi yaşayan, her şeyini kaybeden bir adam neden yaşamak ister ki? bir kez daha piyano çalabilmek için mi? ailesinin akibetini öğrenmek için mi? sevdiği kadın için mi? neden yani onca mücadele. altı hiç dolmamış.
ellerinde çok iyi bir malzeme varken kötü işlemişler bence. çok daha iyi, efsane bir film olabilirdi.
oyunculuklar, çekim açıları mükemmel. mükemmelin bile üstü. buna yapacak yorum yok. ah bu senaryolar..