kürdistandan abdullah öcalanlar yerine john lockelar, samuel beckettler, herbert spencerlar çıktığı zaman* muhtemelen kürtçeye kimse gıcık olmaz. gerçi o insanlar da eserlerini türkçe verecekleri için belki iki taraf da bundan bir çıkarım yaparak dilin bir kimlik göstergesinden çok insanlar arasında iletişimi sağlayan işaretler bütünü olduğunu kavrarsa en kolay yoldan, bir taraf yarım yamalak ingilizcesiyle hava atmaktan vazgeçer, diğer taraf da zaten bu sorunlara yol açanın ötekileştirme olduğunu anlayarak ben-sen kavgasından vazgeçer ve belki asıl amacımızın birbirimizi yok etmek olmadığını hatırlarız. neden kendilerini türk ve kürt olarak tanımlayan 2 kişi arasında fark olsun ki? test etmek isteyen bu ikisinin arasında organ nakli falan yapsın. hepimiz aynı bok değil miyiz? kafanızın üstünde uçuşan iki sinek düşünün: biri ıraktan gelmiş olsun, diğeri özbeöz türk kanı taşıyan, türk topraklarında yetişmiş bir sinek olsun. bunların arasındaki fark nedir? bunlardan birini öldürecek birisi için önce hangisini öldüreceğinin ne önemi vardır? hepimiz aynıyız. karşısındaki insanı öldüren kadar kendinden farklı olarak tanımlayan da teröristtir. bu etnik köken yalanları, alt kimlik-üst kimlik boklarını ortaya atanların her zaman bu işten bir kârı olmuştur. çoğu zaman bütün insanları tek bir hizaya sokmak için benzememeleri gereken kötü özellikler bir kimlik olarak sunulur falan. acaba bizim kârımız ne? kürt dediğimiz insanları ülkeden atarsak bize güneydoğunun müthiş verimli topraklarını falan mı verecekler? anlamak gerçekten çok zor.