universite yillari, arkadaslarla oturmus bir barda final sonrasi iciyoruz. yanimda zeynep oturuyor, karsimda onur, gerginden fazla populer olmus alternatif bir sarki esliginde bir yandan icip, bir yandan henuz atlatamadigimiz sinav sonrasi sendromuyla diyalektik materyalizm tartisiyoruz.
derken o iceri giriyor. gorur gormez icim gidiyor. "sanki daha once gordum bu adami, bir de nereden oldugunu hatirlasam keske..." diye dusunurken o, zeynep'e selam verip onur'un yanina kuruluyor bile.
aylardir okul, is derken kimseyle sevismemisim tabii, bir yandan adamin guzelligine bakiyorum, bir yandan da bakislarimla taciz edip etmedigimi dusunup, kendimi kontrol etmeye calisiyorum. "nerelerdesin hatun sen? bitti mi finaller" sesi de pek guzelmis.
konu konuyu aciyor, ama bardaki muzik sesi sanki durmaksizin artiyor. hepimizin ses telleri sisip uc katina cikmis. "hadi benim evde devam edelim." diyorum, evim bara yakin cunku. hep beraber kalkip gidiyoruz.
bilgisayarima yoneliyor, muzik koyacak. o kadar sevmem ki insanlarin bilgisayarima dokunmasini, bir de izin almadan... "sus kizim, ariza cikarma simdi." diyorum kendi kendime. "ooo, dragon age mi oynuyorsun?" suratina bakakaliyorum. evet dedim mi acaba? "templar'lar tam benim kafa yaa, onume gelen mage'i oldurdum ben." diyor. nasil yani ya? o kadar yakisikli adam statukocu mu yani? ufaktan bir sinirleniyorum kendi capimda. ama adam cok guzel yahu.
derken emo otesi bir metal sarkisi acip yanimiza geliyor. album kapaginda kanli dudaklar filan olduguna eminim sarkinin, o kadar kotu yani. koskoca arsivden bula bula bunu mu buldu orada blind guardian'lar filan varken? nesi var bu cocugun?
hep beraber konusmaya daliyoruz, ickiler icildikce ulke adim adim kurtariliyor. derken o da ne? adam egalitarian bile degil. kafayi yemek uzereyim artik. bir insan bu kadar guzel gorunup de nasil bu kadar sacma seyler savunabilir?
derken herkes ufaktan cakirkeyf olmaya basliyor, koltuklara yayiliniyor. asiri guzel adam yanima gelip oturuyor, kolunu omzuma atiyor.
aylardir her turlu iliski ihtimalinden uzak tutmusum kendimi. kendimi bulma yolunda tam gaz ilerlemisim. tamam yani, adam cok yakisikli olabilir ama o kadar benlik degil ki, ne kadar ugrasirsam ugrasayim bir sey hissetme gibi bir ihtimalim yok. bu durumda kendi kendime karar veriyorum, romantik bir sey zorlamaya hic gerek yok. o da ilgileniyorsa sevisiriz, yoksa ikimiz de kendi yolumuza gideriz.
ilk onur kalkip evine gidiyor. sonra zeynep'in erkek arkadasi gelip onu goturuyor. guzel adamla basbasayiz, opusme kismi basliyor.
olay nereye gidecek biliyorum tabii, artik kacari yok. ama once emin olmam gerek. olayin sadece seks oldugunu, ciddi bir seye donusmeyecegini soyluyorum, o da bana katiliyor, yatak odasina geciyoruz.
iste o an kabus basliyor.
koltuktayken usul usul opusen adam birden bire bir dudak ve cene emicisine donusuyor. her tarafim salya icinde, silmek istiyorum ama hangi ara yapacagim? birakmiyor ki iki saniye. bari seks kismina gecsek de daha az opussek diyorum icimden ama adam o kadar ickiden sonra ereksiyonu kaybedip duruyor. olaya ben el atiyorum.
"onsevismeye gerek yok, degil mi? nasil olsa sadece seks." saka mi yapiyor acaba?
"zerre islanmadim henuz, nasil olacak o is?" diyorum. "ben buradan yardim ediyorum, gerisini de sen halletsen olmaz mi?" deyip cenemi emmeye devam ediyor. artik fenaliklar gecirmek uzereyim. salondaki bilgisayardan bayik bayik, bol distortion'li, melodi yoksunu, arabesk sarkilari aratacak sozleriyle nordik metal grubunun sarkisi duyuluyor.
ama inadim inat. her ne kadar suratim ve vucudumun ust kismi salya kaplanmis olsa da, bu gorur gormez icimin eridigi adamla yatacagim. bakiyorum adamin hic kipirdama gibi bir niyeti yok, uste cikip olayi ben kontrol altina aliyorum.
daha hareket etmeye yeni basliyorum ki suratindaki o ifadeyi goruyorum. daha onceden de bildigim bir ifade bu. adamda surat kasiliyor, gozler kapaniyor, kaslar kalkiyor.
saka mi bu?
neyse ki ilk seferde bu tip durumlar olur, biliyorum. kalkip yanina uzaniyorum. "ikincide daha uzun surer." diyor. burnumu silme ayagina gizlice suratimdaki salyalari temizlerken basimi salliyorum.
aradan bir sure geciyor. dunyanin en uzun emo metal albumu herhalde iceride calan. dogrulup "tamam, hazirim." diyor. "hic kusura bakma." diyorum. "bu sefer benim orgazmimin garantisini almadan hicbir sey yapmam."
adamda surat bir anda asiliyor. "ya offfff." kendini yataga birakiyor.
yok artik. o asamada adamin templar destekcisi olmasini da, egalitarian olmamasini da, emo muzigini de bir kenara geciyorum, adamin daha seksin karsilikli yapilan bir sey oldugundan haberi yok.
"ilk otobusler baslamistir, eve git sen." diyorum. "kalsaydim ya?" diyor siritarak. "ya da yarin aksam geleyim?" dayanamayip kahkahayi basiyorum. "niye guluyorsun ya?" diyor. "ne icin geliyorsun yarin aksam?" diye soruyorum. "normalde oyle takilalim filan diyen kizlar gozume basit gelir, bir daha gorusmem ama..." ahahahha, adam bir de seksist cikti, iyi mi? "bence hic getirme o cumlenin devamini." diyorum.
seksin ne oldugunu ogrenememis, birlikte oldugu kadinin zevkini onemsemeyen, artik kendisinden ne kadar nefret ediyorsa kendisiyle sevismeyi kabul eden kadini asagi goren o asiri yakisikli adama bir kez daha bakiyorum. "sanki o kadar da yakisikli degil yahu." derken nedense cenem hala islak gibi geliyor, bir an elim gidiyor silmek icin.
sonunda salyalariyla beraber kalkip gidiyor, derin bir nefes cekip masturbasyonun varligina sukrediyorum.
ozet: adam yakisikli olunca seks guzel olacak diye bir sart yok arkadaslar. o kadar yakisikli olacagina orgazminiza tam katki saglasin, seks yaptigi kadina saygi duysun, daha iyi bence.