4.
-
rşvayet muhteliftir ki vakti zamanında van da valinin kiziyla muhallebici- parkta ele ele dolasma ekseninde beraber olan bir adem yasarmiş.
kiz valinin kizi oğlan ise ortalama memur. elbette devenin bile cani dengi dengi calar kanunlari devreye girmiş.
kızı baska ile yollamalar falan filan.
ama oglan işi gücü birakmiş ve kizin evinde kamp kurmuş.
vali hazretleri bakmış olacak gibi değil, ne kadar anlatsada laf anlayacak gibi değil oglan.
oğlana red edemeyeceği bir teklifte bulunmuş.
demiş ki 'su van gölünü taşla doldurursan kizim senindir'
oğlan koşmuş taş atmaya baslamiş göle.
o zamandan beri her allahin günü taş atiyormuş göle.
kimisi ay ne hoş, kimisi vay salak, kimisi ise omuz silkip geçebilir ve yorumlayabilir.
bu mühim değil ama kişilerin yorumu kendilerine aittir.
ama nedense aklıma;
ne söylesen ne beklesen
yaradandan ya da kaderinden
ele geçmez istediğin
uğruna savaş vermediysen
dizeleri geliyor.
ama beyhude yere cenk eyleyip sonunda amacin bir anlami olmadiği erylemin anlam oldugu ve;
hani soran gözlerle kapında
bekleyen dargın anıların gibi
sevilmeden de sevmeyi
neyi özlediğini bilmeyi
acı da olsa yine gerçeği
mertebesinin bile sollandiği gerçek anlam bu olmasi gerek.
zaten herkes birşeyleri bekliyor.
kimisi godot'u kimisi bakkalı, kimisi aybasini kimisi ise sen gelmez oldundaki kişiyi ve bir çok kişi mehdiyi falan filan...
ama o zamirlerin gelip gelmemesi mühim önemli değil.
bir zaman sonra beklemek güzel oluyor.
godot gelse bile ona güle güle cekiliyor.
güle godot yahut herneyse işte.
fonda gene pitney'den;
princess in rags....