Sebahattin Ali'nin en iyi kitabıdır kanımca.
Raif efendi ve maria puder aşkını anlatır kitap. Öncellikle bu kitabın baş karakteri raif efendi, az konuşan veya sizin tabirinizle kendisine biçilmiş hayatı yaşayan sıradan biridir.
Babası sayesinde Berlin' e gider ve orada sanat galerisini ziyaret eder. Sanat galerisinde gördüğü bir tablo onun hayatını değiştirir. Bu tablonun Andrea Del Sarto tarafından yapılmış “Madonna delle Arpie” isimli tablodaki Madonna’nın portresine benzediğini düşünür. Ve hayranlıkla o tabloyu sık sık ziyaret eder. Tabi o tablonun sahibi maria puder de onu izler.
Raif efendi ve maria puder tanışırlar. Bir süre sonra ise raif efendinin babası öldüğünden ötürü raif efendi berlin' den ayrılmak zorunda kalır. Tabi mektuplaşmaları bitmez ikisinin de.
Bir süre sonra maria puder den gelen mektuplar kesilir. Raif onu terkettiğini düşünür ama çok farklı bir sonla karşılaşır. Maria puder' in aslında ölmek üzere olduğunu öleceğini anlayınca da doğacak çocuğunu raif efendiden gizleme kararı alır.
Konu itibariyle çok da aman aman değildir bana göre. Ama gerek anlatımı olsun gerek yarattığı etki olsun üst sınırlardadır.
Niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçtığımız halde ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatıyla öteye geçiveriyoruz?