28 şubat sonrası kimse gözaltında işkence görmedi..
kimse gözaltında kaybolmadı..
kimse cezaevinde ölümcül bir hastalığa yakalanmadı..
elbette bazı haksızlıklar ve despot uygulamalar yaşandı, yaşanmıştır (ve de bunlar akabenin bu kadar güçlenmesinin önünü açtı malesef.) ancak mağdur edebiyatı alanında doktoralı dinci kesim ve içi askeriye düşmanı ve cihangir solcusu dolu türk medyası bunları bire bin katarak anlattı, ballandıra ballandıra bitiremedi. akabenin bu kadar güçlenmesinin önünü açan da şüphesiz bu medya faktörüdür..
dinciler iktidarı ele geçirdi de ne oldu ?
ülke şu anda pek çok noktada (yolsuzluk rüşvet israf rekortmenliği, dudak uçuklatan günlük saray israfı, utanç tablosu dışa bağımlı türk tarımı, hiçe sayılan halk sağlığı, rant amaçlı hunharca katledilen doğa ve talan edilen doğal ve tarihi miras, çölleşme yolundaki türkiye, ihmal kaynaklı iş cinayetlerinde dünya ikinciliğini kapmamız, yabancılara teslim edilen sermaye, gülen cemaati gibi yılanların devlette oluşturduğu yıkım, akabe hükümetinin bop adı altında abd ile birlikte ortadoğunun karışmasına ve islamcı terör örgütlerine verdiği destek, surisinden zencisine afganından çekik gözlü adamlarına kadar binbir milletten insanın ülkeye doluşması.) dibi görmüş durumda.
ekonomik kaynaklar, medya, ysk, yargı dört elden kuşatıldı; insanlar satın alındı.
2002 yılında 71 yaşında sıradan bir yurttaş, kanser bir kadın, tedavisi geciktiği için normalden daha erken ölmüş. ak medya/ dinci medyası bunu bile 28 şubat 1996'ya bağlayarak sunmayı başarıyor.
peki ya şunu sormak gerek; akabe hükümetinin iftiralarla kumpaslarla hapse attığı, bu uğurda kimi bunalıma girip yaşamına son veren, kimi cezaevinde hastalanarak ölen o kadar insan ne oluyor ?
edit : unutulmaması gereken, 28 şubat sonrası yaşanan ve 12 eylülün yanında çok sönük kalacak olan (12 eylülün tümüyle haksız olduğunu da savunmuyorum.) gözaltı ve hapis cezalarının, çok büyük ölçüde hakedildiğidir. yargılanıp hapis cezasına çarptırılanlar, islamcıların abd destekli tehlikeli kadrosunu oluşturuyordu.. ismi bombalı suikastlerle anılan mirzabeyoğlu da bunlardan bir tanesi..
21. yüzyılda gülen cemaati gibi hükümetler eliyle palazlandırılmış bir yılanın devlette yarattığı yaklaşık 10 yıl süren bir yıkım ve bir sürü nahoş olay yaşadık.. "hakedene hakettiği şekilde muamele etmek." de işin gereği oluyor bu durumda.