bir anda gelinmiyor bu eşiğe. yavaş yavaş, sindire sindire geliyorsun.
onun için birçok şey yapmışsındır ama o anlamamıştır. kaç kere kırılmışsındır ama söyleyememişsindir, söylesen de bunu telafi etmek için çabalamayacağını biliyorsundur çünkü.
ona dair yaşadığın tüm hayal kırıklıkları içinde birikir birikir ve artık ona dair hayaller kuramaz hale getirir seni.
istemesende muhasebe yapmaya başlarsın kendi içinde: 'neydi ne oldu; şimdi neden böyle?'
hatayı da hep kendinde ararsın; belki de ben doğru ifade edemedim, belki ben onu kendimden ittim gibi onu aklamaya çalışan fikirler türetirsin.
lakin o kadar çok şey olmamamıştır ki beklediğin, yani ona dair o kadar çok beklentin karşılanmamıştır ki onun tarafından, artık içinden gelmez onu aklamak, onu anlamaya çalışmak.
içinde bir kırgınlık, yüzünde bir bıkkınlık.. gitsen gidemiyorsun ama kalman için de bir sebep yok. yani seni orda tutan tamamıyla senin ona karşı olan hislerin, hani şu kendi hayalinde yarattığın o .
sonunda bir bakarsın ki, hayalindeki o bile kırmaya başlamış seni.
ona dair hayallerin artık tat vermiyorsa, hiç hayal ettiğin gibi olmayacağını anlamışsan, hatta bu hayallerin olmazlığı acı vermeye başlamışsa sana, sen sevilen kişiden vazgeçme eşiğine gelmişsindir.
bu eşiğe geldikten sonra ortaya çıkan en büyük problem ise, o eşiği aşabilmek yani o eşikten ileriye doğru ilk adımı atabilmek.
evet seni o vazgeçme eşiğine getiren o dur, ama o eşikten atlayacak olan sensin maalesef. ve bu hiç kolay değil.
o halde yeniden tanımlayacak olursak, aşılması zor olan eşik.