galatasaray taraftar kalitesi

entry27 galeri
    24.
  1. Benim çevremdekiler (ki yaşı kırkını geçkin insanlardan oluşuyor çoğu) doksanlardan itibaren gsnin prim yaptığı zamanlarda karılı kızlı ortam varsa en iyi yerlerden maç için yer ayırtır maç ayağına karıya kıza yürümek için aportta beklerler, çoğu maçı bile izlemez, iki tane tezahürat bile bilmezdi. işlerine gelmediği zaman, kötü oldukları sezon "yeaaaaaaaaaa fitbol ne kadar banal bişey yeaaaaaaaaa..." ya da "hala fitbol mu seyrediyorsunuz yeaa" cümlelerini duyabiliyoruz. Şimdi bu gelenek kendi başkan ve yöneticileri tarafından da bizzat devam ettiriliyor.

    Bu camianın kazandıkları başarıları "kutu satma" mefhumu ortaya çıkmadan önce milli bir olay gibi gören toplum, bu kutuları satmak için kin ve nefrete ve dahi düşmanlığa sevk edilince işler önce bi değişmeye başladı. Kutu satmak için birbirini desteklemek değil; ölümüne kin gütmek gerekirdi çünkü. Centilmenlik ancak çooook seyrek görüldüğü zamanlarda bir William Wallace miti gibi olurdu; haftalarca konuşulur, gündem yaratır ve özlem duyulan bir olgu olduğu nidalarıyla bu kaosu yaratan yayıncı şerefsizlerce kuruyuncaya, içi boşaltılıncaya kadar sömürülebilirdi.

    O zamanlarda topyekün desteklendiklerini unutan bu andaval tayfa öteki sarışın kardeşinin kendini "cumhuriyet" ilan ettiği zamanki kibir ve ukalalığa gömüldü zamanla. Sandı ki Türkiye ve Türk futbolu kendilerinden oluşuyor... Ama anlaşıldı ki bileğinin yetmediği yerde keseleri, keselerinin yetmediği yerde de duaları devreye giriveriyordu.

    Türkiye'nin Galatasaray'ını bir rüyaya sürükleyen; Hatemoğlu takım elbiseli, emekli albay traşlı teknik adamı Signor Terim oldu bir anda. Olduğu anda da yaptığı her hareketten, her jest ve mimikten anasından Stefano Bemer'lerle, Aubercy'lerle doğduğu izlenimi yaratan; transfer olduğu ülkenin filmlerine hayranlığından olsa gerek üç tel saçını briyantinle geriye yatırarak Don Terim'e dönüşen bir figür oluştu... işte o andan itibaren şu an tartışmaya başladığınız konuyu doğuran değişim başlayıverdi. O Türkiye'nin Terim'inin görgüsüzlüğü futbolculara da yansıdı, çığ oldu büyüdü ve durdurulamaz bir magandalığa dönüştü.

    Oysa biz onu Emre Belözoğlu'na tokadı çakıp elinden lüks arabasının anahtarını aldığında sevmiştik. O zaman harbiden "Godfather"dı çünkü. Sporcusunu ve taraftarını iyiye yönlendiriyor ve rol model oluyordu.

    Sonra yer altı ve tarikatlar da dahil olmak üzere aldıkları destekler, verdikleri rüşvetler ortaya çıkmasına rağmen kalitesizlik, teknik-taktik ve analitik düşünme yoksunluğu ve "kazanmak için her yol mübah ulan" anlayışının giderek yozlaşan yeni jenerasyonlara yansımasıyla ahan da bu tribünler çıktı ortaya.

    Ben şu an hangi takımdan olurlarsa olsunlar kızmıyorum artık bu tribünlere. Ne için orada olduğunun bilincinde olmayan aptal sürüler haline dönüştüler bana göre.

    Ama illa derseniz ki "başlığın altına yorum yapman gerekiyor", o zaman size rahatlıkla şunu söyleyebilirim:

    Galatasaray taraftarı 1991 yılında otobüs durağında beklerken sırf boynunda Beşiktaş atkısı olduğu için otuz kişi tarafından dövülerek öldürülen mühendis Oktay'ın, 2002 yılında da iki Leeds United taraftarının katilleridir.

    Aralarından Alparslan abi gibi değerli insanları çıkartmış olsalar bile (en azından bizim dönek kebapçı amigo gibi değildi rahmetli) genel olarak toplumda statü olarak nerede duracağını bilemeyen, fransızlıkla lümpenlik arasında gidip gelen boş bir topluluktur.

    Beni okuduğunuz için teşekkür ederim.
    1 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük