türkiye neden avrupa birliğine kabul edilmiyor

entry11 galeri
    9.
  1. Bu soruyu sorana "sen olsan alır mısın?" Diye sormak lazım...

    Bırakınız efendim din, dil, tarih kültür, dünya görüşü, değer yargıları, ekonomik ve siyasi vs nedenleri de etrafınıza bir bakın.
    Konu ne para ne din ne de kimlik...
    Asıl sorun nedir o zaman?

    Özgürlük: sen yemek yerken, karşında burnunu karıştırma hakkı olarak kullanan insanlar.

    Sorumluluk: şehirlerin, insanların, hayvanların, tabiatın haline bakın. Berlin de bina çökse ve imar planına uygun olmasa buna izin veren bu binayı yapanlar ruhsat veren insanlar ne olurdu?

    Bilinç: bir oluşum yapı içine dahil olacaksınız, o oluşum yapıya uymak zorundasınız. Dahil olacağınız oluşum yapıyı kendinize uyduramaz ve o yapıyı kendinize göre düzenlemek sizin özgürlük alanınız haklarınız değildir.
    O yapıya özgür irade ile dahil olmak isteğiniz o yapının kural ve hükümlerine uyacağınızı tasdik onay anlamına gelir ki, Bilâkis; o yapıda isteğiniz doğrultusunda değişiklik o yapıda olan insanların özgürlük alanına kanunlarına tecavüz olur.

    Mutfak da başını bağlamamak isteği sizin hakkınız değil, yemeğinde kıl çıkmasını istemeyen insanın hakkıdır.

    Bir arada yaşama kültürü: Avrupa'nın katı vatandaşlık kuralları vardır. En çok bizden eleştiri alan konulardan biri de dil konusu.
    Genel olarak vatandaşlık için en az a2 seviyesinde dil bilmelisiniz. Bu seviye kendi vatandaşlarına uygulansa yarısı vatandaşlık hakkını kaybeder ki kozmopolit yapıda olan AB bünyesini bırakın bu AB yapısı içinde kozmopolit Belçika Avusturya isveç isviçre ispanya ingiltere italya gibi 0lkelerde bile bu şart absürt gibi görünse bile bir arada yaşam için bunu tartışma konusu bile yapmazlar.
    Tartışanlar var ama asla üniter yapı bu tartışma da konu olmuyor. Örn: ispanya, bu tartışmalar ayrılık konusuna gelince en çok tepkiyi yine Katalanlar gösterdi.

    Oysa bizde öyle mi?
    Sığınmacı mülteci mi hangi statüde olduğu bile ve kim olduğunu bilmediğimiz en az 5 milyon insan sokaklarda vatandaşlığı bırakın vatandaşlık üstü özel ayrıcalıklar içinde toplum içinde sivri diken gibi topluma uyacağına toplumu kendine uyduruyor sokaklar caddeler tam bir keşmekeş.

    Hukuk: Avrupa'da bir siyasetçi bir yönetici veya bir dernek kulüp başkanı ya da kanarya sevenler cemiyeti başkanı göreve gelirse uymaya taahhüt ettiği yasa yönetmelik şartnamelere uyar.
    Onu kendine göre değiştirmez.
    Her gelen yasa ile oynamaz, oynayamaz.
    Zaten Avrupa'da uymaya yemin ettiği bir yasayı değiştirmeye kimse tek başına yetkin değildir. Bir kişi uymaya yemin ettiği yasayı değiştirmeye kalkarsa ve bu hakkı kendinde görürse, bu yasaya uyan ve koruyan diğer insanların da hakkını düşünüp ortak bir konsorsiyum ile karşı tarafında onayı olmadan hareket edemez.
    Hesap verilebilir bir sistem dışına çıkılamaz.

    Ticaret ve savunma: AB bir bütün gibi dursa da asıl olan bu birliktelik içinde olan ülkelerin önceliği ilk olarak kendi halklarının ekonomik kazanımlar, sürdürülebilir refah, gelir dengesi, güç ve savunma konseptleri önemlidir.
    Savunma konsepti açısından doğu Avrupa buna örnek teşkil eder.
    Her ne kadar Akdeniz Ortadoğu'da olan savaş neticesi göçmen akımı için doğal bir bariyer olsa da Türkiye köprü olması gerekirdi bunu başaramadı.

    Gereksiz bilgisiz ve yersiz olarak din kültür olarak gelen sığınmacılara kucak açması tutması bu sığınmacılar mülteciler için köprü vazifesi görmemesi ile ab ile yapacağı serbest dolaşım pazarlığında elinde koz bırakmadı.
    Zaten tek taraflı gümrük birliği ile de ticari kozunu yok etmişti.

    Ekonomi: Avrupa için pazar olmaktan Türkiye çıkamadı. Açık pazar olan Türkiye tüm yatırım iştiraklerini kâr getiren şirket ve ortaklıklarını ara mal üretim işleme araçlarını sattı.
    Yeni iş kolları Yatırımları yapmadı. Avrupa ile rekabet edecek üretim mal hizmet araçlarına yönelmesi bizzat Türkiye tarafından baltalandı ve Türkiye ekonomik olarak harakiri yaptı.

    Daha da basit olsun diye bir örnek ile anlatalım:
    Almanya ne üretecek, ne lazım Hans'a?
    Diş fırçası.
    Bunu kendi ülkesinde ucuz üreteceği zaman...
    1- ucuz işçi iş gücü bulması lazım.
    Bu kölelik sömürge demek ve yasaları çalışma iş kanunları buna izin vermiyor. Üstelik bu ucuz kalifiye yetişmiş eğitimli olmayan işçiler toplum da asimile olamıyor, sosyal dengeler bozuluyor.

    2- diş fırçasını ucuza yaptıracak bir ülke şirket bulmalı.
    Tabi ki Türkiye.

    Türkiye ise bu diş fırçasını yaparken bundan yararlanıp kendisi daha iyi kaliteli olan diş fırçası yapmadı. Almanlara rakip olmadı.
    Üstelik bu diş fırçasını yapan fabrikasını Almanlara sattı.
    Bu sayede Almanlar ucuz diş fırçası üretti. Kendi ihtiyacı olanı karşılayıp Bonus olarak Türkiye de pazarı elde etti.
    Diş fırçası kendi ülkesinde pahalı üreteceği için burada ucuz üretiyor ve maliyet den gelen artı ile ve Türkiye'de pazar payından şimdi ekstra para koymadan diş macununa sıfır maliyet ile yatırım yapıyor.
    Şimdi Almanlara beni diş fırçası fabrikana ortak et diyoruz.

    Ne kadar zekiyiz değil mi?

    Bunlar gavur bizi almaz zaten deyin ağlayın...
    1 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük