Foucault'nun bir konuşması vardı. insanın kendi yaşadığı toplumu, yönleriyle anlayabilmesi için ona dışarıdan, tamamen dışarıdan bakabilmesi gerekir ama aynı zamanda o toplumun bir üyesi olarak. Yani örneğin; bir batı ülkesini anlayabilmek için hem onun tarihsel bir parçası olmak gerekir hem de tamamen onun dışına çıkıp onu gözleyebilmek gerekir.
Bu açıdan bakıldığında milliyetçilik, kendi milletinin bir insanı olmak kadar o millete onun dışında birisi gibi de yaklaşmayı gerektirir. Bu ister pragmatik geliştirmeci olsun ister duygusal, milliyetçiliğin doğru formudur.
Bugün milliyetçilik bu eksiklik yüzünden hem milliyetçi hem de karşıtı tarafından yanlış anlaşılıyor ve yanlış icra ediliyor. Amerikan milliyetçiliği deyimi bile var. Düşünün ki bu kompleks toplum ırk bağını dışarıda tutarak -veya daha doğrusu ona kayıtsız kalarak- daima, kökensel bağ ile oluşun milliyetçilikten çok daha ileride. Bir Amerikan ile bir Amerikan yerlisi olanın farkının trajikomikliğini düşünün işte, bu kadar güçlü.