şu aile saadeti yerinde olan, pazar günü mutlu mutlu kahvaltılar yapan insanlara deli gibi özeniyorum. aslında ne kadar ulaşılabilir bir şey değil midir basit bir pazar kahvaltısı? ama olmayınca olmuyor işte. babamla annem ayrıldığında 13 yaşındaydım, erkek çocuğusun, özgürlüğü ve serkeşliği seviyorsun diye babayla yaşamayı seçmiştim. babam bir giderdi 3 hafta yok, 13 yaşında bi çocuk ne kadar yaşayabilirse o kadar yaşıyorsun o hayatı. o gelene kadar bıraktığı harçlığı tahmini geleceği gün sayısına böler ona göre harcardım. sonra babam bir gün yeniden çıktı ve bidaha gelmedi, 15 yaşındaydım. anneye de ‘anne ben yanına geliyorum’ diyecek yüzün yok, yalnız başına nasıl yaşayacaksın? gururumu bacaklarımın arasına alıp istanbul’a gittim ama annemin yanına değil. 4 kişilik bir öğrenci evi bulmuştum şirinevler’de, aralarındaki tek liseli bendim diğerleri üniversite okurdu. başlarda nadir de olsa annemin yanına uğrardım, güzel kızıyla mütevazi bi hayatları vardı. nedendir bilmem ama, ben küçükken misafirliğe gidilecekse gittiğimiz yerde yemek yemeye utandığım için ‘anne yiyelim de gidelim nolur’ derdim. annemin evinde de bunu yaşadığım günü hiç unutmuyorum, halbuki senin evin orası.. o kadın annen, o kız da kız kardeşin.. çok rahatsız etmemek için günübirlik gider dönerdim. lise böyle geçti, üniversiteyi şehir dışında yazıp anasının gözündeki şehirleri yazdım uzaklaşmak için.
yine bir öğrenci evi, bulaşık sırası, kırçıllı taş zemin, ince ve ucuz paspaslar, yine pazar kahvaltısı aileyle değil.
üniversiteyi bitirince içimde inanılmaz bir anne, kardeş özlemi oluştu. düşününce gözlerim doluyordu. benim onlardan uzaklarda ne işim vardı ki? 13 yıl önce özgürlüğü için anneye rest çekmiş bi fırlamanın büyüme zamanı gelmişti belki de. okulu bitirip istanbul’a gittim fakat ilk hafta büyük bir kavga yaşadık anneyle. ne eve giriş saatim, ne çıkış saatim belliydi. ‘burada benim kuralarım geçerli ‘ dedi anne, o zaman keyfinize bakın ben gidiyorum deyip gereksiz yere bir kez daha parçaladım yeni yeni onarılan bağları.. bu soruyu kaç kez sordum bilmiyorum ama gerçekten ne gereği vardı?
cumartesi günü aldığım biletle kıbrıs’a otele çalışmaya geldim. epey uzun zaman oldu, izne gittim gitmesine ama hep kısa kısa gitmek zorunda kaldım, pazar günü kahvaltı masasına oturamadık..
burnumda tütüyorlar. eğer ölmezsem 17 şubat pazar günü annem ve kız kardeşimle pazar kahvaltısı yapıcam, belki birçoklarının umurunda bile değil pazar kahvaltıları ama ben 12 yıldır yaşayamadım o duyguyu.
pazar kahvaltılarını es geçmeyin dostlar, afiyet olsun.