çoğu şeye bakış açım objektiftir ve tabiki bildiklerimiz medya ve çevremde yaptığım gözlemlerle sınırlıdır.
şimdi, ihracatın ithalatı karşılama oranı belli, 3 te 2. bu yıllardır böyle. son 14 yılda da böyle oldu. kriz zamanlarında bu oran artar çünkü ithalat pahalı olduğundan daha az yapılır.
şimdi bu oran değişmediğine göre batma falan gibi bi durumdan söz edilmez.
daha iyiye mi gitti? hayır böyle bi durum da yok.
işsizlik, belli bir miktar arttı. sanırım geçmiş yıllar ortalaması 10 larda şimdi de 12 lerde.
halkın bilinen hesap yöntemlerine göre geliri bir miktar arttı. 20 000 dolar falan diyorlar. bunun alım gücüne etkisi de oldu. yani sırf hesap oyunlarıyla gerçekleşebilecek bişey değil.
dış borçlar, hatırı sayılır şekilde arttı. 2002 de 150 milyar dolarken bugün 400 milyar dolar. yani tam 250 milyar dolar dış borç almışız ve bunları verimli yatırıma ne kadar dönüştürmüşüz, uzun bi inceleme lazım bu konuda. lakin ihracatın ithalatı karşılama oranında bi değişiklik olamamış.
genel olarak baktığımızda batan bişey yok ama borç alan bir türkiye var.
tabi borc alma kaynakları kesildiğinde ki bunu abd gibi ülkeler bir bildiriyle yapabiliyor, türkiye resmen tıkanıyor.
gözümüzü kapatmayalım. bu ülke hepimizin. başka gidecek yerimiz yok. ülkeyi bir an evvel borç alma bağımlılığından kurtarmaya çalışalım. gerekirse 10 yıl sıkıntı çekelim.