"evet efendim şimdi de o anlara geçiyoruz. alabildiğine yeşil gözleriyle ufka bakan bu minik afganlı kız sanki kendisine ateş etmeye hazırlanan amcanın bıyıklarını süzüyor sessizce... fatih terim'e özenirce..."
oğuz haksever 'e isyanımdır. yanlış "o anlar"la uğraştı durdu yıllardır. asıl odaklanması gereken noktalar, yaşanmışlıklar başkaydı. asıl insanın içini acıtan, kanatan travmalar sokakta hemen yanıbaşındaydı. göremedi ve hala devam ediyor programına. ertuğrul sağlam'ı örnek alıp derhal istifa etmeli. "oğuz haksever'in istifa mektubunu kıvırıp şehadet parmağıyla başparmağının arasına alarak patrona uzattığı o an..."
şimdi cafevari bi ortamdadır esasoğlan. ve de esprilidir ya da öyle olduğunu zanneder. esprili olma, maymunluk, etrafındakileri bi takım şaklabanlıklarla güldürme hep erkeğin görevi. hoşlanılan kız da orada tabi ki. güldürülmesi gereken ana hedef o. etrafa gülücükler saçıyor. ara sıra bi muhabbete karışıyor. vakitlice susuyor. ay ne tatlı! ya da en azından hoşlanan çocuk yani esas oğlan öyle sanıyor.
herkes hep bir ağızdan konuşuyor. ortamdaki bi kaç erkek de bayanlara uyum sağlamış anlaşılan. karılar hamamı gibi iki masanın birleştirilmesiyle oluşan dost sohbetleri areası. esas oğlan tam yerine rast geldim zülfüyare dokundurayım diyor ve o güne dek yapılmış en kötü espriler listesine bomba gibi bir giriş yapabilecek espriyi patlatıyor...
herkes bi anda susuyor. az önce çene çalan topluluk dona kalıyor. buz gibi bi rüzgar esiyor sessziliği yararcasına... sınıfta herkesin sustuğu anda yüksek sesle küfür etmiş bulunan salak arkadaş gülüyor bi tek. o da ensesine bi kesik atılarak susturuluyor. hoşlanılan kız yalan oluyor bundan gayrı. platonik ve içten edilen küfürlere bırakıyor esas oğlanın gönlündeki yerini...