insanların topraktan ziyade gökyüzünü de griye boyadığı şehirdir.
Binlerce gri beton içinde, yüzbinlerce yalnız insan yaşar bu şehirde.
Paranın hüküm sürdüğü bu topraklarda, kravat denilen yular insanın boynuna vurulmuştur.
Her yerde paranın tutsak ettiği insanlar görebilirsiniz.
Parkları dışarıdan cilveli gözükse de, yılların eskittiği adamların toplantı ve matem yeridir aslen.
Aynı çatı altında yaşayan çoğu kişi, evini paylaştığı insanları tanımaz.
Arada birbirlerine denk gelirlerse samimiyetsiz bir merhaba takınırlar, o da sözde nezaketlerinden dolayıdır.
Çoğu şeyden yoksundur ankaranın insanı.
Omzuna çarptığı kişiye pardon demekten yoksundur,
dünyanın ciğerleri ağaçlardan yoksundur,
rüzgarın sesini kıyıya vuran denizden yoksundur,
Ama en çok sosyallikten yoksundur.
Çünkü herkesin koşuşturmak için bir sebebi vardır ankarada.
Kimsenin vakti yoktur arkadaş edinmeye, hisleri paylaşmaya.
Hiç bitmeyen bir maratona koşar dururlar.
Ve ödülü para olan o maratonda verirler son nefeslerini.
Benim gibi tekildir bu yüzden ankaranın griye boyayamadığı insanlar.
Birbirlerini bulamazlar.
Betondan duvarlar arasına sıkışır kalırlar.
Yalnızlığın şehridir ankara.
Paraya değer vermeyenin yalnızlıkla sınandığı,
hatta harcandığı şehir...