toxoplasma gondii

entry9 galeri
    8.
  1. tv lerde yayınlanıp korku yaratan "kediden bulaşan hastalıkla (toksoplazma) kör olan 2 kadın" haberinden sonra kedi besleyenler internette kedi beslemenin sağlık açısından sorun oluşturmayacağına dayanak arayıp, konuyu canlıları sevmemek, kedi düşmanlığı, hatta orta çağ avrupasından temel alan kedi düşmanlığı gibi konulardan bahseder. bu yazılardan birisi epeyce popüler sanırım. önce yazıyla ilgili ana tespitlerimi aktarayım. sonra yazıyı kopyala-yapıştır yapacağım. aslında yazıda bazı ufak tefek noktalar daha var. ama onlara değinmeyeceğim.

    yazıdaki bazı kısımlar ve onlarla ilgili tespitlerim (parantez içleri tarafımdan yazılmıştır):

    Hastalığın kedilerle olan ilişkisi keşfinden 60 yıl sonra ortaya konabilmiştir. Buna göre Toksoplasma etkeni sedece kedilerin bağırsak hücrelerinde üreyebilirler. Başka bir yer veya canlı üzerinde üreyebilmeleri mümkün değildir. (hastalığın tek kaynağı net olarak kedi)

    Kediniz enfekte olsa bile kumunu her gün değiştirirseniz hastalığın bulaşması engellenebilir (her gün kumunu değiştirebiliyor musunuz bilmem)

    Bırakın ev kedilerini sokakta yaşayan fare ve çiğ et yiyen yetişkin kediler bile hastalığı çok önceden geçirmiş olurlar ve insanlar için tehlike taşımazlar. (nasıl yani?? Sonuçta önceden ya da sonradan, her kedi hayatının bir döneminde enfekte oluyor ve dolayısıyla tehlike taşıyor)

    Avrupa’da yapılan bir çalışmaya göre 1000 kedinin sadece 3 ünün enfektif yumurta saçtığı belirlenmiştir (türkiyede evde beslenen kedi sayısının 3/1000’i 15.200 kedi ediyor. tabi yanlış hesaplamadıysam. Sokak kedisi sayısıyla ilgili bir rakama rastlayamadım. Ama muhtemelen ev kedilerinden pek de az değildir. Hatta daha çok bile olabilir. Türkiyede yaklaşık 30.000 enfektif kedi var desek doğru olur mu acaba?)

    Toksoplasma kedilerde olduğu gibi insanlarda da bir kez yaşanır ve sonrasında ömür boyu sürecek bir bağışıklık gelişir. Hastalığa yakalanan insanların % 90’nında hiçbir belirti görülmez (ihtimali nedir bilmem ama görme yetisini kaybeden iki kadının haberleri televizyonlarda yeni yayınlandı ve tabi bir de hamile kadınlar var.bu kısımda bunları atlamış)

    Ülkemizde çiğ etin özellikle koyun etinin en yoğun tüketildiği ve tahminen evlerde kedi besleme oranının da en az olduğu Güneydoğu Anadolu bölgesinde hastalığın görülme oranı % 80’lere ulaşmaktadır. (hastalığın sadece kedi bağırsak hücrelerinde ürediğini düşünürsek kedi besleme oranı son derece düşük bir bölgede bile her yerde bol miktarda hastalık etmeni var demektir. Tamam çiğ et yiyorlar ama bu hayvanlar bu toksoplazmayı nereden alıyor?? Az miktarda kedi bile yetiyor demek ki? Tıpkı koyunların yeşilliklerden hastalık kapması gibi bizim de özellikle salata ve et konusunda hem yediklerimiz hem de kullandığımız malzemelerde hijyene çok dikkat etmemiz gerekiyor. Çünkü sevgili kedilerimiz yeşillikler içerisinde hacet gidermeye bayılıyorlar sanırım  yani kedi beslemesek bile kurtulamıyoruz)

    Çek Cumhuriyeti’nde yapılan bir çalışmaya göre kanında toksoplazma seropozitif hastalığı atlatmış, (bağışık) olan kadınların erkek çocuk doğurma olasılığı % 72.( peki düşük yapma oranı kaç? Bu konuyu doğrulayan başka araştırma var mı? Ayrıca bu araştırma sonuçlarını çeklerin genleri de etkilemiş olabilir. Tıpkı ingilterede yaşayanların doğal seleksiyonla deli danaya dayanıklı genlere sahip olma oranlarının yüksek olması gibi)

    Kediyi hiç dışarı çıkarmaszan, iyi pişmiş mama yedirirsen risk olmadığını iddia ediyor. Yazının kayda değer yeri burası. Geri kalan kısmı riskin düşük olduğunu pek çok örnekle ispatlamaya çalışarak, olayı önemsizleştirme çabası bence :D

    Unutmadan; yazıda tepki verme süresini uzatması hasebiyle trafik kazalarına yol açabildiği, dopamin gibi kimyasalların salgısını artıran kistler sebebiyle kişilik değişimlerini tetiklediği gibi kimi iddialara hiç değinilmemiş

    Bu da yazı:
    https://kedici.com.tr/201...plazma-100-yillik-yanlis/

    Dünya tarihinde kedi ve kedi severlere yapılmış en büyük kötülük nedir diye düşünülünce ilk akla, Ortaçağ Avrupasında kilisenin önderliğinde uygulanan katliamlar gelir. Bu dönemde kedilere şeytan gözüyle bakılır, onlara bakan kadınlara da cadı diyerek inanılmaz işkenceler yapılmıştır. Fakat kedi ve kedicilerin maruz kaldığı ve etkileri düşünüldüğünde, çok daha yaygın ve yıkıcı olan bir haksızlık daha vardır. Üstelik diğeri geçmişte kalırken, şimdi okuyacağınız yanlış inanış hala devam etmektedir.

    <Birçoğumuzun duyduğu, kısmen bildiği ve hatta korktuğu hamile kadınlarda düşük yaptığına ve kedilerce bulaştırıldığına inanılan bir mikroorganizma, Toksoplazma. Bu hastalıkla ilgili gerçekleri yazmadan önce şunu belirtmeliyim ki nasıl kediler şeytan değildiyseler adı geçen hastalığın insanlara bulaşmasının asıl nedeni de kediler değildir. Ama üzülerek görüyorum ki, günümüzde kedi düşmanlığının temel kaynağı bu hastalıktır. Bu düşmanlık, Ortaçağ’da yobaz papazlarca yayılırken, günümüzde bu misyonu, bilgisiz ve kedi sevmeyen kadın doğum uzmanı doktorlar devralmıştır (burada hamile kalan kadınlardan kedilerini evden uzaklaştırmasını isteyen hekimler kastedilmiştir). Hekimlik hayatım boyunca bu hastalık hakkında bilinen yanlışlar yüzünden birçok kedi sever aile hekim ve mahalle baskısı yüzünden, doğacak bebekleri ve kedileri arasında tercih yapmaya zorlanmışlardır. Buna ek olarak hamile kadınların yakın çevresindeki kedili ev ve mekanlara gitmek istemeyişi de birçok sosyal probleme neden olmuş, gereksiz küskünlükler yaşanmış ve yaşanmaktadır. Hamileliklerinde kedilerden korkutulan kadınlar hayatları boyunca bu korku ile yaşıyorlar ve bunu çocuklarına aktarıyorlar. Özellikle kız çocuklarında gelişen kedi fobisi bu yolla nesiller boyu devam edebiliyor. Aynı Ortaçağ’dan gelen kara kedinin uğursuzluğunun günümüzde de devam etmesi gibi. Umarım bu makale bu konuda kafamızdaki sis perdesini dağıtır ve kedilerin ve kedi severlerin haksız yere suçlanmasını engeller. Haksız diyorum çünkü hastalığın insanlara bulaşması ile kedilerin ilişkisi yok denecek kadar az. Sonraki sayfalarda anlatacağımız gibi bulaşma olsa bile bunun hamile kadınlardaki etkisi çok az hatta duruma göre faydası bile olabiliyor. Bu ne demek derseniz biraz sabredin ve satırları okumaya devam edin. Artık bu mikroorganizma kimmiş onu bir tanıyalım.
    Bilimsel adı Toksoplasma gondii olan ilk kez 1908 yılında (günümüzden 100 yıl önce) Tunus ta, Nicolle ve Manceaux adlı araştırmacılar tarafından kemirgen bir hayvan olan Ctendactylus gondinin organ ve dokularında bulunmuştur. Sonraki yıllarda yapılan araştırmalar sonucu ekvatordan kutuplara kadar tüm dünyada, insan dahil birçok omurgalı hayvan türlerinde de hastalık yaptığı belirlenmiştir. Hastalığın kedilerle olan ilişkisi keşfinden 60 yıl sonra ortaya konabilmiştir. Buna göre Toksoplasma etkeni sedece kedilerin bağırsak hücrelerinde üreyebilirler. Başka bir yer veya canlı üzerinde üreyebilmeleri mümkün değildir. işte kedilerin hastalığın yayılmasındaki sorumlulukları burada başlar ve biter.

    Hastalık insanlara ve kedilere dört temel yolla bulaşır;
    Birincisi enfekte kedilerin dışkıları ile atılan yumurtaların ağız yolu ile alınması (insan kedi), ikincisi ise doku kisti olan kuş ve kemirgenlerin (kedi) veya etlerin çiğ yenmesi ile (insan kedi), üçüncüsü enfekte hayvanların sütlerinin çiğ içilmesi (insan kedi), veya kan nakli (insan) ile ve son olarak ta enfekte anneden (insan kedi), yavrusuna göbek kordonu ile olur.
    Kediler paraziti ağız yolu ile aldıktan 1-2 hafta sonra yumurtalarını saçmaya başlarlar. Dışkıları ile atılmaya başlanan parazit yumurtaları uygun şartlarda 2 ile 4 gün arasında enfeksiyon yapabilme gücüne erişirler. Bu süreden önce böyle bir yetenekleri yoktur. (Kediniz enfekte olsa bile kumunu her gün değiştirirseniz hastalığın bulaşması engellenebilir). Parazit yumurtaları kedilerce 1 ile 14 gün süreyle atılabilir. Sonrasında vücutları bağışıklık kazanır, oluşan bağışıklık parazit yumurtası atılımını engeller ve ömür boyu bu devam eder. Bu şu demek, bir kedi hayatı boyunca bir kez enfektif oluyor ve paraziti en fazla 2 hafta saçabiliyor. Bırakın ev kedilerini sokakta yaşayan fare ve çiğ et yiyen yetişkin kediler bile hastalığı çok önceden geçirmiş olurlar ve insanlar için tehlike taşımazlar. Avrupa&da yapılan bir çalışmaya göre 1000 kedinin sadece 3 ünün enfektif yumurta saçtığı belirlenmiştir.

    <Gelelim hastalığın insanlardaki seyrine. Toksoplasma kedilerde olduğu gibi insanlarda da bir kez yaşanır ve sonrasında ömür boyu sürecek bir bağışıklık gelişir. Hastalığa yakalanan insanların % 90nında hiçbir belirti görülmez. Kalan % 10da ise hafif ateş ve halsizlik görülür ve çoğunlukla tedavi olmadan atlatılır. Ülkemizde çiğ etin özellikle koyun etinin en yoğun tüketildiği ve tahminen evlerde kedi besleme oranının da en az olduğu Güneydoğu Anadolu bölgesinde hastalığın görülme oranı % 80&#8217;lere ulaşmaktadır. Çiğ olarak tüketilen koyun eti ve sütü hastalığın bulaşmasında temel rol oynamaktadır. Yine bu tür etlere ve etle bulaşık mutfak aletlerine temas sonrası hijyen kurallarına dikkat edilmemesi etkenin bulaşmasına sebep olur. Sığırlarda ise etken çok kısa süre canlı kalmakta ve etlerinde doku kistlerine nadiren rastlanmaktadır. Diğer önemli bulaşma yolu da çiğ olarak tüketilen sebze ve meyvelerdir. Bunların enfekte yumurtalarla teması ve sonrasında iyi yıkanmadan yenmesi durumunda hastalık bulaşabilmektedir. Özellikle dışarıda yenilen salatalar risk oluşturmaktadır.

    Diyelim ki yukarıda anlattığımız bu kurallara uymayan ve sokaktaki yavru kedilerle devamlı temas halinde olan bir kadınsınız ve hastalığı kaptınız. ileride bebek sahibi olmak isterseniz büyük bir ihtimalle oğlunuz olacak. Evet yanlış duymadınız Çek Cumhuriyetinde yapılan bir çalışmaya göre kanında toksoplazma seropozitif (hastalığı atlatmış, bağışık) olan kadınların erkek çocuk doğurma olasılığı % 72. 1996 ve 2004 yılları arasında 1803 hamile kadını inceleyen Çek bilim adamları parazitin kadınların bağışıklık sistemini ve fiziksel parametreleri etkilediği ve bu şekilde erkek embriyoların hayatta kalma olasılığını arttırdığını belirtiyorlar.

    Son olarak olasılıklara göre hamilelikte kedimiz ve kendimiz için uymamız gereken kurallara değinelim. Bunu belirlememiz için öncelikle hem anne adayının hem de kedimizin toksoplazma testi yaptırması gerekiyor. Toxoplasma testi her ikinizde pozitif çıktı ise korkacak hiçbir şey yok bebeğinize erkek ismi aramaya başlayabilirsiniz. Sizde pozitif kedinizde negatif ise yine problem yok. Korkmayın kedinize bir şey bulaştırmazsınız. Sizde negatif kedinizde pozitif ise kedinizden size hastalık bulaşma ihtimali yok ancak daha önce anlatılan çevresel faktörlere dikkat etmelisiniz. Her ikinizde negatif ise daha dikkatli olmamız gerekiyor. Öncelikle kedimizin dışarı çıkmasını engellemeli ve fare yakalamasını yasaklamalıyız. Çiğ et özellikle koyun ve keçi etini vermeyiniz. Yine çiğ koyun keçi sütü (tabii bulabilirseniz) içirmeyiniz. Bunlara pek dikkat edemeyeceğim derseniz kumunun 24 saatte bir değişmesini sağlayın. Mümkünse siz yapmayın, yaparsanız mutlaka tek kullanımlık eldiven kullanın (gerçi sizinki sokağa çıkıyorsa buna pek gerek kalmaz). Tüm bu uyarılar çoğunluğu oluşturan, evden sokağa adımını atmayan ve bırakın çiğ eti, kendi özel markasından başka mamayı ağzına koymayan kediler için geçerli değil tabi ki. Başta da anlatmaya çalıştığım gibi hamilelikte toksoplazma yönünden kedilerin riski yok denecek kadar az, hatta evde kedinin varlığı, doğacak bebeğin sağlığını son derece olumlu etkiliyor (bu konuyu daha sonraki sayılarda ayrıntılı anlatacağım). Bu arada kediniz yok, hamilesiniz ve toksoplazma negatif; o zaman sokaktan yavru kedi almak için iyi bir dönem değil
    0 ...