vizyona eski bir film konuldu. biz kemal sunal'ın bir filmini asgari 10 defe seyretmedikçe ''ay, ben bu filmi daha önce görmüştüm'' demeyiz.
senaryo şöyle: kemalizm ve laikliğiyle ün salmış biri suikasta uğrar, fail ''dinciyim ve anti laikim'' diye bağırır. arkasından ''cumhuriyetin ve laikliğin tehlikede'' olduğu hatırlatılır; derken hemen hemen her seferinde sayıları belli-binlerce kişi anıtkabir'e yürür, ''türkiye laiktir, laik kalacak, mollalar iran'a'' vb. sloganlar atılır. sonra meşru-sivil siyaset belli güçlerin etkisi altına girer. biz halk olarak, her seferinde seyrettiğimiz kemal sunal''ın filmine nasıl gülüyor ve şaşırıyorsak, kaç senedir tekrar eden her olayın arkasından da aynı şekilde infial duyuyor ve failleri kınıyoruz. "
artık bu tür oyunları kimin peydahladığını anladığımıza göre, bir daha bu tür oyunlarda çıkıp "eyvah dinciler ağzımıza sıçıyolar!" diye bir feryad duymayacağız. saldırı olduğu andan sonra bazı haber televizyonlarının ve gazetelerin, daha olay hakkında bir şey bilmeden, ve çözüme kavuşmamışken bunu "türban saldırısı" vb.. gibi göstermeleri, aslında bu tür provokatif medyanın neyi istediğini açıkça belli ediyor. onların bakış açısı bu yönde... kim bilir, hani belki "laiklik elden gidiyor" diye her olaydan sonra bas bas bağıranlar tezgahlamıştır bu oyunları da, asıl katil kendileri olduğu için beğenmiyorlardır katili.
"tadın fitnenizi. bu, sizin pek acele isteyip durduğunuz şeydir." (zariyat suresi / 14)