annemin ağır depresyon-migren arasında sürünürken yılda en az bir kez olmak üzere cinnet geçirip beni ya da abimi -genelde beni- parçalaması.
ilkokul 1. sınıfım, günlerden pazartesi; annem gömleklerimi ütülememiş. ona söyleniyorum tırnak kadar boyumla, öğretmenim gözümde ilahe olduğu için beni kötü görmemeli düşüncesindeyim. zaten öğrenci ayırırdı kadın, iyice ayrılmak istemiyordum.
sonra bağırmaya başladım neden ütülemiyor ki diye, abime mızıklanıyordum. annemin geldiğini fark etmemiştim. yatak odasından çıkmazdı zaten beni duymasına ihtimal vermedim herhalde. yakamdan tutup sarstı; bağırıyor ağlıyor yüzü sinirle çarpılmış. sonra dolaba soktu orada vurmaya devam etti. değişik bir durum, şoktan bir şey hissetmiyorsun o an. babamı annemin saçlarından tutup üstümden alması, abimin sarılıp bişey yok diyişi, annemin kendinden geçmesi çocukluğumun en net anısı.
sonra yırtık yakalı gömlekle bir çırpıda evden çıkarıldım abim tarafından. babam annemin saçlarını okşuyordu. okula gitmek için servisi beklerken abim yanımda huzursuz, ben yalnızlığın tadını yeni alıyordum.
olayın gecesinde annemi yatağıma elinde yastıkla yavaş yavaş gelirken hatırlıyorum. beni boğmak için. bu da en büyük kâbusum.
bu rüyadan -rüyadır rüya, öyle olsun lütfen- anneme bahsettiğimde kendimde değildim o zamanlar diye ağlamıştı.
sonra lavandula neden klostrofobik neden şiddetten, bağırılmasından, yüksek sesten, kavgadan küfürden korkuyor. işte bunlar hep geçmiş.