yani okuyorum da, bu argüman ortaya öyle bir atılmış ki, neredeyse " dini duyguları sömürürseniz daha fazla oy alırsınız " demeye getirilmiş. bunun adına da " ülke gerçeklerine uzak olmak " denilmiş. ( bu ülke gerçekleri kelimeside çok tuhaf bi kelime. nereye çeksek oraya gider. mesela bu yazar kişisi dünyayı kendi etrafında dönüyor zannedebilir, ama gerçekten ülkemizde varolan bi sürü ülke gerçeği var. yazar kişisi aynı hassasiyeti diğer ülke gerçekleri içinde beklemektemidir, merak etmekteyim.)
neymiş efendim insanlar hem açılışa hem cumaya gitmek isteyebilirlermiş. misal ben deniz de bazen, hem maaş alıyım, hem işe gitmiyim istiyorum ve hangisi daha ağır basıyorsa onu yapıyorum**. genelleme yapmak istemiyorum ama, inanç özgürlüğünü savunan bi kısım insanın, eğemen güç olduklarında neler yapabileceklerini, nasıl bi zihniyete sahip olduklarını gösteriyor bu tip haberler. çünkü bu bi kısım insana göre sadece kendi hassasiyetleri, kendi yaşama biçimleri, kendi kutsalları önemlidir. herkes de buna uymak zorundadır. kendisine, kamu düzenine ve hassasiyetlerine uy denilirse, cevabı hemen hazırdır; " inanç özgürlüğü " . işte bu insanların inanç özgürlüğünden anladıkları böyle tek yönlü bi özgürlüktür. mesela siz öyle istediğiniz saatte toplantı felan yapamazsınız. türkiye cumhuriyetinin size verdiği bir hakkı, ( ki ülke şeriata göre yönetilmiyor ) bir de utanmadan eleştirirler. çünkü sizin özgürlügünüz, onların kutsalı ile çakışır ve bu durumda, özgürlüğünden vazgeçmesi gereken de, her zaman için sizsinizdir. iyi de herkes sizinle aynı inancı paylaşmak, ya da sizin inandığınız gibi yaşamak zorunda mı? o zaman hepimiz kendimize olmazsa olmaz bir kutsal belirleyelim ve ona göre hareket edelim. buradaki eleştirim ne dine ne de kutsala. elbette hepimizin kutsalı olmazsa olmazıdır. ama toplum düzeni ve hayatı kutsal üzerine kurulamaz. bu yazarın yaptıgı da ötekileştirmek ve ayrımcılıktan başka bi şey değildir.