kabil

entry42 galeri
    37.
  1. Bir keresinde Grigory Petrov’la birlikte Helsinki’deki Millî Fin Tiyatrosu’na gitmiştik.
    Tiyatro binası granitten yapılmış görkemli bir binadır.
    O gece Kitab-ı Mukaddes’in Hâbil ve Kâbil hikâyesini konu edinen bir oyun sahneleniyordu. Ancak Kâbil ile Hâbil’in kişilikleri Kitab-ı Mukaddes’in bize öğrettiğinden çok farklı yorumlanmıştı. Hâbil, zayıf ruhlu, âciz, miskin, uysal, ürkek, kısacası iradesiz bir kişilik olarak sunuluyordu.
    O her şeyden korkuyor, herkese boyun eğiyor ve bütün iyilikleri yukarıdan bekliyordu.
    Hâbil çok sağlam bir ahlâka sahip olmasına rağmen sevimsiz ve sıkıcı bir kişilik örneği sergiliyordu.
    Kâbil ise sert yaradılışlı, düşünce ve davranışlarıyla tam bir zalim olarak çıkıyordu karşımıza.
    O, Hâbil gibi zayıf ve güçsüz bir kardeşin varlığına dayanamıyor, yüreğinin ve iradesinin zayıflığından dolayı kardeşini aşağılıyor.
    Sonunda dayanamayıp onu öldürüyor.
    Kâbil, Hâbil’lerle dolu bir cennette yaşamayı reddediyor.
    Oradan kaçıyor ve yeryüzüne iniyor.
    Ateşi keşfediyor.
    Yeni bir yaşam kültürünü oluşturuyor.
    O uzaklarda olan değil, yanıbaşmda bir cennet yaratmak istiyor.
    Ama bu öyle bir cennet olsun ki, asla kendisine bahşedilmiş bir cennet olmasın.
    Kendi alınteriyle, kendi emeğiyle kazanılmış bir cennet olsun!..

    (bkz: prometheus)
    0 ...
bu entry yorumlara kapalı.
© 2025 uludağ sözlük