Her sene Cemal Süreya’nın ölüm yıl dönümüne denk getirilerek kimi tartışmalar yapılır, yazılar yazılır. Bu yazı ve tartışmaların konusu genelde kulaktan dolma ve bir incir çekirdeğini doldurmayan Kürtlük tartışmasıdır. Yalçın Yusufoğlu, Cemal Süreya ile üç yıl birlikte olan Tomris Uyar’ın Cemal Süreya’nın Kürt olduğunu bilmediğini söyler. Sonra Yalçın Küçük, bir gün Cemal Süreya ile otururken, Cemal Süreya’nın kulağına “ben de Kürdüm” dediğini aktarır. Buralardan yola çıkılarak Cemal Süreya’nın kendini gizlediği, hatta inkar ettiğini ileri sürülür. Seksenli yılların ortalarına doğru Cemal Süreya dergilerde jüri ya da şairlere yön veren bir kişi olarak oldukça iyi bir yerdeydi ve şimdi benim yaşımda olan herkeste onunla bir biçimde ilişkiye girmiştir; bu ya o zamanların meşhur yolu- telefon açmak ya da uzun uzun mektuplar yazmaktı. Bir de Cemal Süreya’nın dergiler için seçtiği şiirler vardı… Uzatmak ve hatıraya dökmek kolay, neyse Kürt meselesine gelince; Cemal Süreya hiçbir zaman ne gizli bir Kürt oldu ne Kürtlüğünü gizledi ne de Kürtlükten korktu. Bildiğim Cemal Süreya, son yıllarında Kürtçe okumak istiyor, bunun için çabalıyordu da (örneğin alfabe aldığını, gramer çalışmak istediğini ve ona birinin- adını söylemiyorum bir gramer kitabı gönderdiğini biliyorum). Hayat hikayesinde de her zaman Kürtler vardı; okuldayken “Sümüklü Kürt” diyorlardı ve o da kızdığı zaman “Kürt damarı”ndan söz ediyordu. Oğluna da Memo demişti; ne Arapların Muhammed’i, ne Türkler’in Mehmet’i, doğrudan Memo; Kadıköy’ün Memo’su… Diğer yandan Kürtler TiP içerisinde örgütlendiler ilkin, sonra da yetmişli yıllarda kendi başlarına Türkiye’de kimi örgütler kurdular. Cemal Süreya o zamanlar bildiği en önemli işi yaptı Kürtler için; zamanın ve bugün bile kaynak olan Nikitin’in "Kürtler" (1978) kitabını Türkçe’ye çevirdi. Seksen darbesinden etkilendi. Sonraki zaman diliminde, eğri oturup doğru konuşmak gerek Kürtlere en fazla yer veren, ilk boşaltılmış köy haberlerini yapan bir dergide yazı yazdı ve Kürt meselesini, yakından izledi hep… bu kadar yazayım, üstü kalsın…