Kendimi bu illetten kurtaracağım.
Kendimi bu illetten kurtaracağım. Anladım ki insan kendisi bir şeyleri yapmak istemedikten sonra o işler hiçbir şekilde tam olarak hallolmuyor. Bu yüzden bir şeyi yapmak istiyorsan efor sarf etmen gerekiyor. Bu illetten beni başka birisi kurtarmayacak, kurtaramaz da. Anca ellerimi bağlaması lazım fakat bu ne kadar saçma bir çözüm olurdu? Bu bir çözüm olur muydu, çözüm denilen şeyin kendisi başlı başına bir sorunken? Ayrıca aklım ne olacak? Bedenen kurtulduğum bu illetten zihnen nasıl kurtaracak beni başkaları? Aklımın içine girmeleri lazım bunun için, yine bir başka çıkmaz yol. Bunu yapacaksam ben yapmalıyım, kimseye ihtiyaç duymadan. Bilhassa bedenimi ilgilendiren bu işe de zihnimden başlamalıyım. Önce nefsimi terbiye etmeliyim ki eminim bu benim için her şeyi çok daha kolay yapacaktır. Fakat bunca şey birbiri ile bağlantılıyken, zihni kirleten şey bedensel bir hareket iken nasıl önce zihnimi temizleyeceğim? Önce zihnimi kirleten şeyi ortadan kaldırmam, yani buna bedenen bir son vermem gerekmez mi? Peki ya ikisini de aynı anda yapamaz mıyım? ikisi de aynı anda terbiye edilebilir mi? Bu soruların cevapları yok çünkü onları henüz sadece sordum. Bu sorulara cevap bulmak için bir yolculuğa, hatta buna macera da diyebiliriz, çıkmam lazım.
Bugün, bu dakika, bedenimi kirleten, buna bağlı olarak da zihnimi kirleten bu illete son verdiğim andır ve bunu ben tek başıma yapacağım.
Nedir bu ergenin yaygarası?
+Nedir yani nefsine yenik düşüp de iki günah işlemişsen? Genç değil misin sen, kanın kaynamıyor mu? Hadi onu bunu bırak bu senin doğanda yok mu? Doğana mı aykırı geleceksin? Bu şekilde mi kurtuluşa ereceksin? Bırak bu senin hakkındır, tadını çıkart. Çok fazla düşünme. Bu seni kirletmiyor aksine temizliyor. içindeki kötülükleri akıtıyorsun. Hem bunu yapmazsan nasıl rahatlayacaksın? Daha doğrusu bunu yapmayıp da ne yapacaksın ki? Bu senin bir parçan artık. Yıllardır ayrılmadınız, bundan sonra ayrılmanız da ne doğal ne de mantıklı bana sorarsan.
-Senin fikrini sormuyorum.
+Fakat fikirlerimi dinliyorsun. Bugüne kadar bana ne zaman karşı gelebildin?
-Öncelikle seni tanımıyorum. Benim üzerimde bir hükmün yok ve sana defalarca kez karşı geldim. Bir keresinde 40 sefer geldim. Hayatımın en güzel ve berrak zamanlarıydı. Daha dinçtim, daha sağlıklı hissediyordum. Bakış açım çok değişmişti…
+O küçük ayaklanmaları mı diyorsun? Çoğu bir iki gün süren bir haftayı bile bulmayan, bir keresinde de 40 gün diye kendini avuttuğun herkese bu şekilde anlattığın ama aslında 33 gün süren şu ayaklanmalar. Seni öyle iyi tanıyorum ki, sen hiçbir işe yaramazsın. Ben olmadan var olamazsın.
-Beni çok iyi tanıyorsun çünkü beni bu hale sen getirdin. Bugüne kadar hep sana boyun eğdiğim için bu haldeyim bugün. Bu yüzden mutsuzum, bu yüzden iyi değilim, bu yüzden yalnızım, bu yüzden başarısızım. Hepsi senin yüzünden. Eserinle gurur duyuyor olabilirsin ama artık bitti. En önemlisi, senin yüzünden hastayım ben.
+Kendini bu kadar övme, gören de sanki sadece sana bahşedilmişim sanacak. Ben her yerdeyim, herkesteyim.
-Sen bir lütuf değilsin, lanetsin. Güçsüzlüğün, iradesizliğin, şehvet içinde kaybolmanın simgesisin.
+Peki sen neyin simgesisin? Sanki daha… kaç dakika oldu 15 mi… 15 dakika önce beraber değildik? Peki dün kaç kere bana izin verdin? Pardon izin dedim. izin almak diye bir şey yok, izin alınacak bir durum değil bu. Ben hükmederim sen de boyun eğersin. Dün sana kaç kere boyun eğdirdim? Dün kaçıncı yeminini bozdurdum? Ben sana sahibim. ister beğen, ister beğenme, kontrolün tamamen benim elimde. Güçsüzsün, hayır diyemiyorsun ve kabul et ne kadar nefret etsen de beni çok seviyorsun. Sana hükmederken kalbinin nasıl attığını yalnızca ben biliyorum. Ağzın sulanıyor bazen heyecandan ellerin titriyor. Senin üzerinde son sözü söyleyecek tek kişi benim.
-Bugün benim üzerimdeki hükmünün son günüydü çünkü artık hissedebiliyorum. Her şeyin benim elimde olduğunu hissedebiliyorum. Sen sadece bana ait bir parçasın. Bir ara beni cezbettiğin, yıllarca hüküm sürdüğün doğru ama kabul et ne kadar da kötü bir hükümdarsın? Yıllarca bana ne faydan dokundu? Kaldı ki sensizliğin bana ne zararı dokunur? Sen olmadan bir bütün olabileceğim. Sen zihnimi çepeçevre saran kara bir bulutsun ve artık güneşin açma vakti geldi. Dağılacaksın ve en sonunda yok olacaksın, gökyüzünde sadece sapsarı bir güneş kalacak.
+Ah şu küçük aklın ve sen. Bu uğurda harap olacaksın. Ellerin titreyecek ama heyecandan değil, bensizlikten. Biz hep birlikte var olduk. Bensiz bir zamanını hatırlıyor musun? Seni bir an yalnız bıraktığım bir anı? 7 yaşından beri birlikteyiz. Bunun artık geri dönüşü yok. Bana bağımlısın.
-Evet ben sana bağımlıyım ama bu hep böyle değildi. Berrak günleri hatırlıyorum; sana hükmedebildiğim, kontrolden çıkmadığın günleri. O günlerde o kadar üretkendim ki, zihnim bin bir düşünce ile doluydu. Sınıfımın en başarılısıydım. Ne kadar utansam ve istemesem de insanlar benimle iftihar ederlerdi. Yazardım, çizerdim, okurdum. Yazmak ah ki ne yazmak. Sayfalar dolusu yazmak. Okumaya kıyamazdı insanlar, kıskanırlardı yaratıcılığımı. Şimdi ne hale geldim? Söylesene bana şimdi ne haldeyim?
+Bana sorarsan şahanesin, seni olduğun halinle seviyorum olmak istediğin halinle değil. Benimle kal.
-Hayır, acınacak haldeyim. Zihnim o kadar bulanık ki iki cümleyi toparlayamıyorum nerde kaldı sayfalarca yazı yazmak? Dünümü hatırlamıyorum ben. Senin yüzünden hafızam berbat oldu, hiçbir anıyı aklımda tutamıyorum. insanlar benimle geçirdikleri güzel anıları anlatırken yabancı yabancı yüzlerine bakıyorum çünkü ben o günleri hatırlamıyorum. Senin yüzünden. Hepsi senin yüzünden. Bugüne tıkılı kalmış sığ bir mahluka dönüştürdün beni. Hayatı bir günlük yaşayan acınası bir varlık.
+Tüm suçu başkasına atmak ne kadar kolay. Hükümdar sen olduğun zaman her şeyin biteceğini mi sanıyorsun? Sen hükmetmekten ne anlarsın? Hükmetmekten ben anlarım tıpkı sana yıllarca hüküm sürdüğüm gibi. Kötü bir hayatın yok, bak nerelere geldik birlikte? Arkadaşların var, ailen var, seni bekleyen güzel bir gelecek var. Daha geçen gün bir kitap bitirmedin mi? Hem hala yazabiliyorsun. Sen yalancı, nankör bir köpeksin. Madem iki cümleyi bir araya getiremiyorsun, bunca yazıyı nasıl yazabildin? Bunu da ben mi yazdım?
-Senin böyle meziyetlerin yok. Sen sadece hükmetmekten anlarsın. Edebiyat ve gerçek hayat hakkında hiçbir şey bilmezsin. incelikten anlamazsın. Sen sadece istersin ve istediğin olana kadar da bana azap çektirirsin. Tanrım utanıyorum. Anılar aklıma geldikçe utanıyorum.
+Bir köpekliğin daha meydana çıktı. Hani şu mahfettiğim hafızan hakkında olan.
-Sus, lütfen sus. O kıza yaptığım şeyler… Tanrım ben kötü bir insan değilim. Bir kızın hayatını mahfettim, derin yaralar açtım çünkü hükümdar sendin, kararları sen veriyordun. Bana yaptırdığın onca şey… Elimde kalan bu utanç anıları bile seni alaşağı etmek için gereken gücü toplamama yeter.
+Sana sakinleşmen için biraz süre tanıyorum. Hiçbir şey bitmedi, hala tahtta ben oturuyorum. Çok yakında yeniden görüşeceğiz.