orda burda, söylediklerini uyguladım, zayıfladım ya da hastalıklarım düzeldi diyenleri çok okudum, izledim.
söylediklerinin benim de kafama yatıyor. ayrıca geçmişten gelen doğu anadolu geleneklerinin çoğuda kendisine destek.
misal eskiler derdi ki doğuda, et şişmanlatmaz, et yemeden doyulmaz.
oysa biz son 40 senelik nesil nasıl biliyoruz, olayı, "et şişmanlatır, kolesterol yapar, et yağı vücudu yağlandırır"
gerek karatay dan gerekse netten bir miyendis olarak vücut mekanizmasını öğrenmeye çalıştım. çokta abes bişey yaptığımı sanmıyorum çünkü sonuçta insan fiziken bir makina, tabi ruhsal tarafı ile makinalardan ayrılıyor ve tabi ruhi tarafı bu makinayı çok etkiliyor. neyse konuya dönersek.
mekanizmayı incelerken ilginç şeyler gördüm.
kilo yapan şeylerin hakkaten buğday, pirinç, meyve ve tatlılar olduğunu anladım. nasıl oluyor bu, şöyle oluyor.
vücdun yakıtı şeker, vücut çevirebildiği her şeyi şekere çevirip, onu bildiğin benzin olarak kullanıyor. ve de çok verimli bi şekilde. malum günlük 3000 kcal ile koca 80 kiloluk vücdu hareket ettiriyor, besliyor, ısıtıyor, beyin faaliyetlerini sürdürüyor.
bi robot düşünün. üzerinde yalnızca 150 watlık bi pil var yani neredeyse iki laptop pili kadar. yani aşırı verimli bi sarfiyatı var.
peki biz o ekmek türevi ve tatlı şeyleri çok yediğimizde ne oluyor? vücut gene onları şekere çeviriyor ama kullanılmadığını görünce insülün mekanizması devreye giriyor ve onları yağa çeviriyor. yağları da göbek, kalça ve diğer yerlerde depoluyor. dışarı atma mekanizması yok. mecbur depoluyor ve insan kilo alıyor haliyle.
peki, et ve türevleri yiyince ne oluyor?
vucut bunları şekere çeviremiyor ya da çok az bi kısmını çeviriyor. gerisini, protein ve vitamin ya da mineraller halinde organların yenilenmesi, tamiri için kullanıyor. tabi et dediğimiz zaman içeriğinde yağ da var. ikisini beraber düşünmeli. yani görüldüğü üzere yediğimiz et ve yağları vücutta depolayacak bir mekanizma yok.
eğer bunları fazla alırsak vücüttaki uyarı mekanizması devreye giriyor. tokluk hissi yaratarak daha fazla yemememizi sağlıyor. biz dinlemeyip yemeğe devam edersek bu sfer mide bulantısını devreye sokuyor. çünkü dışarı atacak bi mekanizma yok ve fazlası zararlı ama fazlası derken mesela her gün yarım kilo veya üstü et yemek anlamında. günlük 200- 300 gram et bişey yapmıyor.
ve işin daha ilginç tarafı proteinlerin kalan kısmının nasıl kullandığı bilinmiyor. diyelim günlük protein miktarını aşmadani protein aldık. gerekli yerlere kullandı, vücut kalanı ne yapıyor. bilim çözememiş.
yani doğu anadolu da dedelerimizin yüzyıllardır edindiği deneyimler ve onlardan oluşturduğu yazılı olmayan ama eskilerin çok bildiği kurallar, vücut mekanizmasının çalışma şekline uygun.
not: burada yazılanlar müyendisce bir yaklaşım içermektedir. sağlık ve diyet için kullanmaya çalışmayınız. dokturunza danışınız.