Bir fabrikanın zehirli atıklarının bölgedeki nehre karışması sonucu; bundan ciddi şekilde zarar gören ailelerin, fabrika sahiplerine karşı yürüttükleri hukuk mücadelelerini anlatan bir film. içinde mahkeme sahnesi olan birçok filmde olduğu gibi bunda da ahlak-hukuk ilşkisi, adalet sisteminin güvenilirliği gibi kavramlar sorgulanıyor. Senaryo, gerçek bir olaydan uyarlama. Her hukuk öğrencisine tavsiye edilebilecek bir film. Avukatımız ise john Travolta. Ama tüm bunlara rağmen vasat bir film. daha iyi olabilirdi ama nasıl daha iyi olabilirdi sorusuna verebileceğim bir cevap yok.
Bir hukuk öğrencisi olarak rahatlıkla söyleyebilrim ki hukuksal sürecin doğurduğu ekonomik külfet ülkemizde de tıpkı filmdeki gibi. Yani haklı olduğunuzdan emin olduğunuz bir olayda dahi, olay hukuksal boyuta taşındığında, bu mücadeleye devam edebilmeniz için belirli bir birikiminizin olması gerek. Tabiî ki filmdeki dava olcukça büyük bir dava olduğu için avukatımızın masrafları milyon dolar olarak ifade ediliyor. Bu kadar olmasa da yine de sıradan bir dava için bile dosyayı mahkeme taşımak, itirazlar, bilirkişi raporları, dava sürecinin uzaması vs. milyarı bulan bir miktar. Davayı kazanmanız durumunda bu ücretler karşı tarafa ait; ancak dava sonuçlanana kadar gereken masrafları siz karşılamak zorundasınız. Kısaca söylemek istediğim: bu filmdeki avukatımıza çeşitli sivil örgütlerden dava masraflarını karşılayabilmesi için bağışlar geliyor. Ama sanırım bizim ülkemizde bu kadar güçlü sivil örgütler de pek yok. Dolayısıyla iyi bir avukat olabilmek haksızlıkların üzerine gidebilmek için bilgili, yetenekli olmanın yanı sıra iyi de bir banka hesabı gerekiyor.