allahın varlığının kanıtlanamaması

entry17 galeri
    4.
  1. Zaten din-inanç olgusunun ortaya çıkış nedeni allah-tanrı varlığının ispat edilmesi amaç edinmiş değil.
    Yeryüzünde bütün din-inanç dindizliğe-inançsızlığa karşı peygamberler-elçiler tarafından tebliğ edilmiş değil.
    Gerçekten de inanmak veya inanmamak açısından değil, varolan olguyu anlamak açısından baktığımızda dinler hep dine karşı başka bir din olarak gelmiş ortaya çıkmıştır.
    Dine karşı din ortaya çıkmıştır.
    Daha somutlaştırmak bu durumu delillendirmek gerekirse, isa'yı çarmıha geren güç ateyist (!)) dinsiz imansız gavur gömonis (!) Değildi ki pagan putperest çok tanrılı bir din inancı olan Roma da aristokrat kesim ile iktidar kraliyet Roma da din inancını belirleyen etkin güç olmuştur.
    Tabi ki isa'nın öğretileri en büyük zararı roma'ya değil asıl tek tanrılı din Tekeli olan Yahudi inancını elinde Kudüs de tutan hahamların zarar gördüğü aşikar.

    Burada Kudüs'ün durumunu da ortaya koyalım. Roma da yaygın olan pagan putperest çok tanrılı din inancından ayrı olarak Kudüs Roma da inanç açısından özerk otonom bir bölgeydi. Ne kadar benzetme yerinde olur bilmem ama bugün laiklik sekülerizm açısından Avrupa da Vatikan'ın olması gibi düşünün.
    Burada da Kudüs, Roma için böyle bir konumdadır.
    Roma sadece bölge de hakimiyeti vergileri imparatorluğu düşünerek tek tanrılı din inancı olan Yahudi inancına karışmıyordu.
    Roma'nın Kudüs valisi pilate Yahudi değildi. Bölge idaresinin başı roma'yı temsil ediyordu ve herkesin üstü konumunda nihai karar vericiydi.
    Aramice konuşan genelde Yahudi olan Halk üzerinde Roma din inanç eksenli bir yaptırımı yoktu. Zaten isa öğretileri ile ortaya çıktığında Aramice konuşan Halk Yahudi hahamlarını sorgulamaya başladı. Bundan zarar gören ve yargılanmak üzere Yahudi hahamların başı olan caiaphas önüne getirilen isa küfürle suçlandı.
    Yahudi hahamların başı olan caiaphas isa için idam hükmünü verince vali bu kararı uyguladı.

    Aynı şekilde Musa da dindizliğe-inançsızlığa bulaştığı için firavuna karşı gelmedi ki daha önce de belirttiğim gibi Firavun'un din inancı vardı. Kendini tanrının eli gözü yeryüzünde gölgesi ortağı görüyordu.
    Muhammed de Mekke de Allah dediğinde ona karşı olanlar biz Kabe'nin koruyucusu bekçisi sahibiyiz diyorlardı.
    Kabeyi lebbeyk Allahümme lebbeyk diyerek tavaf ediyor kurbanlar kesiyor ibadet ediyorlardı.
    Muhammed'e karşı savaş öncesi "Allah'ım, bizi galip kıl. Eğer bu Muhammed denen kulun galip gelirse atalarımızın ibrahim'in dini yerle yeksan olacak Kabe yıkılacak" diye dua ediyorlardı.

    Din asla bir inanç, tanrının varlığını kabul etme veya ret etme durumu olmamıştır.
    Yaratıcıyı din olgusunu insan aklı egosu algısı ile tarif ederek büyük hata yapıyoruz.

    Okulda öğretmenin verdiği bir matematik ödevini veya bir ders konusunu düşünün. Öğretmen, öğrencisine çalışıp çalışmadığını soruyor. Öğrenci çalıştım diyor.
    Öğretmen tahtaya kaldırıp anlat o zaman veya tahta da problemi çöz diyor.
    Burada öğretmen kalkıp öğrencisinin çalıştım demesine mi aferin diyor not veriyor veya tahtaya kalkıp problemi çözüp konuyu anlatınca mı not veriyor?

    Din bu kadar basit bir durum ve din asla inanç olgusu değildir.
    Eğer inanç olsaydı Musa'ya karşı firavun, isa'ya karşı caiaphas, Muhammed'e karşı ebu leheb daha çok inançlı olduğu için yaratıcı başka elçiler inançlar kitaplar yollamazdı.

    Din bir inanç değil, din bir davranıştır.
    Din, teori değil, din bir pratik uygulamadır.
    Din-inanç olgusunun ortaya çıkmasında Allah-Tanrı kendimi ispat edeyim amacı yatmıyor.
    4 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük