niçin Tanrı 'müdahale' etmemişti, meseleye el koymamıştı, SS subaylarına ve neferlerine 'şöyle elinin tersiyle iki tane çarpmamıştı', bu insanların akıl almaz eziyetler ve işkenceler içinde süründürülmesine, katledilmesine göz yummuştu?
Toplama kampına düşmüş 'mütedeyyin' Yahudiler de anlayamıyorlardı bunu, niçin bizi kurtarmıyor diye merak ediyorlardı ölürken...
Oysa onları süründüren Alman askerlerinin palaska tokalarında da 'Gott mit uns' yazardı ha, Tanrı bizimledir!
Tanrı'yı 'bulutlar üzerinde oturup aşağıyı seyreden ve canı isteyince duanızı kabul edip tarlanıza yağmur yağdıran ak sakallı bir ihtiyar' olarak algılayan zavallılar, bu soruyu hep soracaklardır...
Türkler istanbul'u alırken neredeydi Tanrı? Peki, buna ses çıkarmayan Tanrı bu kez Viyana'da niçin bize yüz vermemişti acaba?
Tanrı'yı arabanızın freni patladığı zaman hatırlıyorsanız, çok büyük bir ihtimalle o freni onarmayacaktır.
Fizik yasaları Tanrı'nın emirleridir. Matematik, Tanrı'nın yazdığı şiirdir.
'Sureti', sen baktığın zaman ete kemiğe bürünür, pardon, yani proton ve elektron kılığına girer. Görüntüyü sen yaratırsın, bu bir yanılgıdır, asıl Yaratan hep o perdenin arkasındadır. Onu göremezsin, bir yerde ararsan bulamazsın, çünkü aynı zamanda senin içindedir. Hem içinde, hem dışında.
En el Haqq... En el Adolf Hitler... En el Recep Tayyip Erdoğan...
Eğer Auschwitz varsa, bunun iki açıklaması olabilir: Ya bunun bizim aklımızın ermediği bir anlamı vardır, ya da hiçbir anlamı yoktur.
Auschwitz'de Tanrı nerede miydi?
Hem üç aylık Yahudi bebesinin patiğinde, hem Zyklon-B gazının kutusunda...