ibnülemin Mahmud Kemâl'in, Sabih Romanındaki Şiirlerinden türkçeye çevrili beyitleri
**
Zamanın benimle onun arasında çabalamasına hayret ettim, birbirimizden ayrılınca zaman da duruldu.
**
“Ya Rabb inne azamet-i zünûbî kesreten
Felekad alimtü bienne afvuke a’zam
in kâne lâ yercûke illâ muhsin
Fimen yelûzü veyestecîru’l-mücrim”
ilâhî günahlarımın sayısı arttı, affının daha yüce olduğunu bildim.
Eğer senden ancak iyilik yapan bir talepte bulunabiliyorsa, günahkârı yanına kim kabul edecek.
(Mevlana da benzerini söylemiştir)
**
“Feyâ ma’ser’il-ahbâb mâ evca’-el-belâ
izâ kâne lâ yulki habîbi”
Ey dostlar, sıkıntı acı vermez, eğer sevgilime bulaşmıyorsa.
**
“Fedâ’il-vaîd femâ vaîdüke zâirî
Itnînu ecnihat’üz-zübâb yadîru”
Dilediğin kadar tehdit et, bir sinek kanıtlarının vızıltısından daha çok zarar veremez bana.
**
“Alâ inne eyyâm’el belâi al’el-fetâ
Tuvâl ve eyam’es-sürûri kısâr”
Sıkıntılı günler bir genç için uzun, mutlu günlerse kısa.
**
“Ve ahrucu min beyn’il-büyût leallenî
Ühaddisü ank’in-nefsi fi’s-sirri hâliyâ”
Evlerin dısına çıkarım. Kendi kendime tenhâlârda gizlice senden bahsederim.
**
‘’Herkes be-zebânî sıfet-i hamd-i tû kûyed
Bülbül be-nevâhânî ve matrib be-terâne”
Herkes bir dille senin hamdını tavsîf eder.
Bülbül bir kus sesiyle ve çalgıcı şarkıyla.
**
“Yâ birr yed’el-hamâ hamâk’allah
Merhaba merhaba teâle teâle”
Ey korucu ellerin paklığı! Allah korusun seni/ Merhaba merhaba gel gel.
**
Menem an gonca-i pejmürde ki ez-bâd-i hazân.
Hande ber leb-kerde ve ser begiribân-ı reftem.
Sonbahar rüzgarıyla kurumus o gonca benim
Dudağımda gülücük ve basım eğik gittim.
**
Ya dest dehed visâl-i pâket
Yâ mî-seperim revân-ı be-hâket
Ya pak visâline eririm
Ya da toprağına can veririm.
**
Ez-bahte denî ne dîde-em sûd
Her bâbe küsâde kerd mestûd
Hiçbir faydasını görmediğim alçak baht her kapıyı kapattı.
**
“Ve ayn’el-buğzi tüberrizü külle ayb
Ve ayn’el-hubbi lâ tecid’el-uyûbâ”
Kınayan gözler her ayıbı ortaya çıkarır. Askın gözü hiçbir ayıp bulamaz.
**
“Alâmetü men kân’el-hevâ fî fuâdihi
izâ lekâ’l-mahbûbu en yeteğayyera”
Kalbinde sevgi (heva) olan kimsenin alameti, sevgiyle karşılaştığında halden hale girmesidir.
**
Levlâ el-ilâhu ve harru nâr-ı cehennem
Leabedtühu ve secedtühu beyne yedeyhi
Eğer Allah ve cehennem atesinin sıcağı olmasaydı, huzuruna çıkıp ona tapar, ona secde ederdim.
**
Çûn nazar ber-reh zîbâ-yı tû mî-endâzem
Hüsn-i mecmû-ı cihân der nazarem âyed
Senin güzel yüzüne baktığımda bütün dünyanın güzelliklerini gördüm.
***
“Fâdır’ül-hâzın fî mehâsin-i veche
Telâkkî cem’ül-hüsne fîh-i musavverân
Lev enne külli’l-ahseniyekmelü sûreten
Verâeh sâri mühellelan ve mükebbirân “
ibni Fârız Hazretlerinin âsâr-ı cedide-i beliğânesinden olan bu kıt’a-i garrâyı nazmen şu yolda tercüme etmistim:
“Bir nigâh ile habîbin vech-i pertev-bârına
Anda bin türlü mehâsin eylemekte incilâ
Her letâfet toplanıp teskîl ederse bir melek
Seyredince dilberi Tekbîr’e eyler ibtidâ. ”
**********************************
Şiirleri arasında Hz. Peygamber’e duyduğu sevginin kristalleşmis hali olan naatlarının özel bir yeri vardır.
ibnülemin’in,
“Vasl-ı yâre kesb-i isti’dâd eden âsıkların
Zikri cânân fikri cânân, cânı da cânân olur
Âh-ı âtes-bâr ie etdikce mahv-i cism ü cân
Tâ be mahşer cisminin her zerresi bin cân olur”
kıtasına Hüseyin Vassaf Feyzü’l-Kemâl ismiyle 97 sahifelik bir şerh yazmıştır. Aynı kıtayı Kazım Bey de ustaca bestelemistir.