hayatta en uyuz olduğum şeylerden biri, aslına sadık kalınmadan sinemaya uyarlanan romanlardır. bir replik bile değişse uyuz olurum. romandaki tadı vermez o film bana.
aha da burda ben paradoksa giriyorum işte, en sevdiğin roman diye sor, "hababam sınıfı", en sevdiğin film diye sor, sırf bana değil, memleketin yüzde seksenine sor "e hababam sınıfııı" cevabını alırsın.
lakin film ve orjinal roman oldukça farklıdır.
birincisi okul özel değil, devlet parasız yatılısıdır.
hafize ana yoktur
şaban bildiğimiz çalışkan, ezberci bir karakterdir
ferit diye bir karakter yoktur(muhtemelen kalem şakir'i oynayacakken o zamanki sükse nedeniyle ferit karakterine evrilmiştir)
mahmut hoca hafiften çakaldır, yine öğrencinin yanında yer alır, lakin okulun bahçesindeki erikleri toplatıp eve de gönderir.
olayların reisi tulum hayri'dir, böyle arka planda kalmaz.
domdom ali şişko değildir, zehir gibi de topçudur.
ama buna rağmen kitap ayrı, film ayrı zevk verir. yukarılarda biri yazmış "alman bilmem ne filminin uyarlaması" diye. höhhhh dedim, aşağılık kompleksi ve cahillik birleşince bu oluyor sanırım. ki orjinal roman ikinci dünya savaşı yıllarında geçmektedir. olsa olsa almanlar bu romandan arak yapmıştır.
serinin bokunun çıkmasına gelince, zaten hababam sınıfına kızların alınması büyük tehlike arz etmektedir. bunu da çatışma yaratarak halletmiştir senarist ve yönetmen, lezzetli olan kısmın son bölümünde. orada da bitmiştir zaten. sonrası rezilliktir, okula seksi sokmuşlardır, o masumiyet bitmiştir, sonrasında hoca ile öğrenci arasında aşk yaşatmaya kadar gitmiştir.
birgün eğer kültür bakanı olursam, "hababam sınıfı tatilde" den sonraki bütün filmlerden hababam sınıfı adını çıkartırım, mirasa saygı için. kerhane sınıfı deyin, abazanlar okulda diyin, sapık öğretmenim diyin, ne derseniz diyin adına.