yaklaşık olarak 1800'lü yılların ortalarında başlayan arap alfabesinde ıslahat düşüncesinin zamanla yeni bir alfabe fikrine dönüşmesinin somut bir sonucudur. arap alfabesinin türkçe'deki sesleri çıkarma konusunda yetersiz kaldığı düşüncesiyle önce harfleri ayırarak yazma fikri ortaya atılmıştı. birinci dünya savaşı öncesinde enver paşa'nın talimatıyla orduda harflerin ayrılarak yazılması uygulaması kısa süreli de olsa uygulandı. ismet paşa ve mustafa kemal paşa bu gelişmeyi olumlu bulsalar da zamansız olduğunu belirttiler.
ikinci meşrutiyet sonrasında latin harflerine geçişi öneren kişi sayısı da artış gösterdi. ancak yoğun geçen savaş dönemi bu konuları biraz daha geri plana itti. 1922 yılında azerbaycan'da latin harfleri konusunda yaşanan gelişmeler konuyu yeninden gündeme taşıdı. cumhuriyet'in ilanından aylar önce izmir iktisat kongresi'nde latin harflerini kabul etmemiz konusunda ilk ciddi teklif yapıldı. kongreyi yöneren kazım karabekir bu öneriyi reddetti. ona göre böyle bir hareket tam da hristiyan aleminin isteyeceği bir şeydi.