Bazen, ne anlattığımızdan daha çok nasıl anlattığımız öne çıkar, sunuş şeklimiz muhatabımızı etkiler. Sahnede de bu çoğu zaman olur. Rahmetli Kemal Sunal’ın filmlerinin her izlenişinde sanki ilk kez izliyormuş gibi duygulandırması, Tarantino filmlerinin kült olması gibi efsaneleşmiş film ve diziler, ne anlattıklarından daha çok nasıl anlattıkları ile başarıya ulaşmışlardır. 10 yıl önce başlayan ve 2 yıllık bir süreci anlatan Breaking Bad’in efsane bir dizi olmasında da bu etkilidir bence çünkü konusu öyle devasa bir gerçeği, gizli teşkilatları, büyük oyunları anlatmamaktadır. Onun yerine daha dar bir çerçevede geçen bir DEĞiŞiM öyküsüdür (Kimya değişimin bilimidir diyor başrolümüz) ve izleyenler olarak her bölümde Bay White’ın değişimine adım adım tanık oluruz. Bazen onun yanında yer alırız bazen ondan nefret ederiz. Dizideki her karakter son bölüme kadar ustalıkla işlenmiştir, hikayeleri seyircide izler bırakır. Her bölüm kendi içinde titizlikle çekilmiştir ve bağımsız birer film tadındadır. Zeka ile estetik bir arada sunulmuştur. Bu yüzdendir ki spin-off’u olan Better Call Saul dizisi de hayranlarını merak içinde bekletmektedir.