12. izmariti de gömdüm kültablasına. Basit bi hesapla 3-5 sigara daha kaldı bize! Ama yetmezki çok kalabalığız şu küçücük oda da. Ben varım, sensizlik var! Sensizlik varken yer kalmoyo bu odada bana, ben varken sensizlik yakışmıyor duvarlara! Ağlamadım bu gece, "kendime söz verdim", "sana değmezmiş", ya da "gözlerim artık yoruldu" gibi sebeplerim yok -aynen senin olmadığın gibi- sadece gidişinden ber yokluğuna düzenlediğim her ayinde akan gözyaşları bugün izinli! Bu gece ağıtlarda doğum iznine çıktı daha da çoğalıp gelmek için! Yalvarışlarımı Tanrıda, Kadere sözmelerimi ise sigara alırken markette unuttum 100bin lira (10 kuruş) eksik çıkınca! Betimsel bir deney bu gece. Küfürler, gözyaşları, çığlıklar ve kan gibi desteklerim olmadan dayanmaya çalışıyorum yokluğuna. Nasıl zor hokkalı bi küfür etmeden anlatmak sensizliği.
Seni ve sensizliği ancak extasy kullanan bir insan anlayabilir. Mutlu olduğunu sandığın hayatında bir an gelir ve yutarsın extasy'i, aynı benim seni tanımam gibi! O seni tanrısallaştırır, küçük dağları sen yaratmışsın hissini yaratır sonrada seni mutluluğun sınırlarının çok üstünde bir yere ulaştırır aynı senin bana yaptığın gibi. Sonra etkisi geçer ve eski hayatına geri dönersin. Peki bilirken sonsuz mutluluk şansın varken biyerlerde nasıl yaşarsın bu basit hayatını? Mutlak katlanırsın gidenin yokluğuna ama önemli olan onsuz yaşayabilmek değil, onunla olsaydın ne kadar mutlu olacağını bilmene rağmen delirmemek! Hayatımın extasysi oldun ve sen onun gibi köşe başlarındaki torbacılarda yoksun! sen teksin ve benim değilsin! Bırak geceler beni esir etsin. Sen "ciğercinin kedisi" gibi sosyetik, ben üzerinde "tekrar dene" yazan kola kapağı gibi gereksiz! Biz vardı eskiden sen ve benden oluşan, şimdi biz var ben ve sensizlik tarafından zorla anlamlandırılan! Kafamı karıştıran soruları çoktan unuttum çünkü soracak kimseler kalmadı! Gözlerim artık seni aramıyor hayatım, çünkü artık bu gözler görmüyor.! Çünkü biliyor baksada zorlasada seni göremiyor! Kapıyor kirpiklerini seni hayal ediyor, 1 saniyeliğine sensizliği kovuyor. Sensizlik arsız, sensizlik gamsız, kovsamda geliyor beni yalnız bırakmıyor! Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyliyim demiş atalarımız. Benim arkadaşım sensizlik o zaman bende kimsesiz oluyorum bu durumda! sen yokken herkes kalabalık! Yaralı ceylan, kanadı kırık kuş, çölde susuz gibi benzetmeler çoktan yapılmış! Bende yaptım benzetmemi sen extasy ben müptezel bağımlı! Ben sana muhtaç, sana ulaşmak için kendini satacak kadar ahmak! Belki kendim ettim kendim buldum, belki de kendi silahımla vuruldum ama beni tanıyan herkes biliyor ben sensiz geçen hergün daha da duruldum. Adam oluyor dediler, delirdi dediler, planlıyor patlama yapacak dediler ama yanıldılar ben her geçen gün çürüyorum. her saniye biraz daha dünyadan uzaklaşıyorum.! ne merkezkaç kuvveti ne yerçekimi tutamıyor bedenimi, senden uzaklaştıkça kendimden, ailemden, dostlarımdan, dünyadan uzaklaşıyorum. ölmemiş, yıkılmamış, çıldırmamış gibi yapamıyorum ve alkole, dumana, diğer yatıştırıcılara sarılıyorum. Şaşırıyorum ben megolomanken beni benden çok seven sen nasıl oluyorda öldürüyorsun beni? tek kurşunla bile değil! ayinlerle , seromonilerle, işkence ede ede yavaş yavaş! ama aferin dinledin sözümü "bana değmez" demiştim. dinledin nasihatımı ama başka şeylerde söylemiştim. "öldür öyle git" demiştim, "ölüm sensizlikse, sensizlik zaten ölüm" demiştim! seni sevdiğimi söylemiştim. Milyon kere söylemiş ama sadece sana söylerken titremiş, gözyaşı dökmüştüm.
Huzur denen şey cisme bürünse sen olurdun. sen istesen dünyam olurdun! şimdi gittin ben kurudum. Susuz kalan çiçekler gibi değil, ruhsuz kalmış bir adam gibi yokoldum! kusursuz aşklara inat düşe kalka yaşadık her şeyi, birbirimize yaralar aça aça, birbirimizin yaralarını sara sara bağlandık aşkımıza! Şimdi sen yokken fırtınada bir gemi bu benden, kalbim çelimsiz tayfa, beynim kaptan ve hayat apansız çıkan fırtına! hergün başka isyanlar esir alıyor bedenimi! Kalbim beynime, beynim kalbime hükmedemiyor! Dilim bir dilek tuıtuyor ne kalbim, ne beynim beğenmiyor. her gece sabaha varmadan bitiyor. aşklar yara açıyor, sevgili üzerine tuz döküyor, ölüm doğuyor güneş yerine bu şehre, zulüm kokuyor çiçekler sensizliğin zehriyle!
Ucuz romanlardaki aşk hikayelerinin mutlu sonlarına hayran kalan kız kuruları gibi iç çekiyorum yalnızlığıma! Mutsuzluğa alışkınım ama bi kere gördün mü güneşi, tattın mı özgürlüğü dar gelir artık zindanlar.. sigaraya sigara eklesende ciğerlerini öldürürsün ancak aşkını değil! istediğin kadar alkole sula isyan çiçeklerini, istediğin kadar esrara boğ özlemini, dumanda siste olsa bulur sevgiliyi düşüncelerin! her anı işkenceci polis gibi bağırta bağırta söyletir sana nasıl sevdiğini! uğruna neler verdiğini, nelerden vazgeçmeyi göze alabildiğini. Bilirsin yalnızlık kaderse, yakındadır keder. Her yalvarışın boomerang misali yolladığın yerden geri döner. Kimileri gider, kimileride gidenleri bekler. gidenlerin gözleri güler mi bilmem ama bekleyenler geceler boyu hayal fidanları diker, fidanlar büyür meyve vermeyen ağaçların olur bahçende! bir orman oluşur kalbinde ama tek meyve yoktur dallarında, darağacı yapıp kendini bile asamazsın o ağaçlara...