en büyülü boş vermişliklerin akşamında, en devasa penisler ağzımın ortasında;
ben gidip gelirken yaşamın kıyısında, bir attırma kadar uzaktır onlar bana. nice zorluklarla sürdürülen yaşam, nice heybetli penisleri göğüsleyen bu am. tattığım onca yarrağın dokusu, beni dünyaya bağlayan tılsımvari esrarengiz apış arası kokusu. emip sündürülen hayli sikin ağız yarası; kimi için yüz karası, benim için tasaların devâsı. durağan akan hayatta, sırrı buldum içime akanlarda. gözyaşı akıtırken birilerinin kumaları, ben yarraklar kumkuması, içime aktırdım onca yaşanmışlığın sularını.
fani hayatın en şiddetli sarsıntılarına, kalçamdaki depremlerle son verebildim hülasa. şimdi ben, dışlanmış mıyım onca içlenmişliğimle?