Uyurgezer yaşarken kendimi özel ve eşi bulunmaz zannediyordum.
Terk edenlerin geçmeyen acılarını düşündüğümde kaybedenin onlar olduğunu zannediyordum.
Oysaki her seferinde bana alışma bundan sonra ki hayatında ben yokmuşum gibi tasarla hayatını diyorlardı.
Beş yaşında çocuk gibi anlamadan gülümsüyordum aldandığım yüzlerine.
Kendimi bir gün düşünce adamı sanatçı yada hali vakti yerinde iç huzuru yüksek bir adam olacak zannediyordum.
iflasım sadece ticari savaşta değilmiş,çoktan kaybetmişim çıktığım oyunları.
Uzun zannettiğim ömür boyunca boşa harcamışım dinamik zamanlarımı.
Her şeyi kendin gibi iyi zannetmek yanılsamanın denek olarak kullandığı ilizyonmuş.
Maddiyatı ve maddeyi iyi bilenlerin yanında hala yorulmadan hayal kırıklığına uğramak.
Bu gibi adamlar hep statü ve zaman kaybeder.
Uzaktan onlara bakıldığında bir gelecek görülmediği için kimse yanlarında olmak istemezler.
Genel ruh durumları yalnızlıktır ve en çok kendileriyle konuşmayı severler.
Hep kaybettiklerinden dolayı trajedileri ve duygusal sonları olan anlamsızlıkları severler.
Hep yetinirler ve ezilenleri ezmemek için onların önünde saygıyla eğilirler.
Giden ömür olsun rahat sürülecek yaşam olsun.
Göğüs kafesleri her nefes aldığında en yüksek rakımlı yükseltilerden bile daha büyük yükselirler.
Gönül ağırlıkları vardır ve çok yaşayanlardan daha çok kalırlar hafızlarda ve ölümsüzdürler.
Herkes gider ama onlar hep kalırlar.
Zamanın işi yaşayan ölümlüleri yok edip unutturmak.
Bir onlara yetmez zamanın gücü.
Çünkü onlar gönüllerde yaşarlar.