piyasa allak bullak, borsa verilerine ulaşmam lazım, site açılmıyor. google'a gir, borsa verileri canlı yaz, sabah canlı borsa programı yükle, çalıştır, file action blocked. neden? neden sistem, dosyayı bloke ettiğinde içini tatlı bir huzur kaplıyor? düşün. f-prot'u anımsa. huzur arttı mı? müspet. kağıdı çek önüne, kalemi al, yaz alt alta.
commodore 64-amiga 500
f-prot
napster
championship
modem bağlantı sesleri
robotics
paint ==> paint it black
sözlüğe gir, belki aynı şeyleri yaşayan biri okur ve hatırlar. tebessümünü sağlarsan mutlu olur musun? evet. uzun zamandır yazdığın ilk yazıyı yaz.
bir çoğumuz çocukken tanıştık bilgisayarla. o kadar hayatımıza girdi ki artık, sorgulamaz olduk eski düşüncelerimizi. hafızamızı zorlayınca, günlük hayatın hengamesinden sıyrılıp o, bugüne göre saf, kıyıda köşede kalmış düşünceler sarıyor ve emin olun çok da güzeL enstantaneler yakalıyorsunuz.
benim bilgisayarla tanışmam ortaokul dönemine denk gelir. ben de bu yazıyı okuyan bir çok insan gibi -burada kesip ilk okuduğunuz kısmı yazdım ve devam ediyorum- -ilk madde kontrol, devam- commodore 64 tür hayatıma giren bilgisayar namına ilk şey. yie-ar kungfu'lar, eh soccer'lar, kolu geriye çekince daha fazla benzin depolayabildiğiniz uçak oyunu (adı buraya gelecek yardım ederseniz), dahası, dahası. eh soccer kasedini koyup load yazıp play tuşuna basmak kadar zevklisi var mıydı tabağında şokellalı ekmek varken? o renkli çiziklerin arasında kaybolurdum ben oyun yüklenirken. eh soccer, 45 buçukta yüklenirdi, birini tanıdınız mı o kasedi kasetçalara koyup dinleyen. ben yaptım, hem de oyunun seslerini duyabilirim umuduyla. duymadım.
amiga 500, commodore 64 ün abisidir. sensible soccer gibi muazzam bir oyuna ev sahipliği yapmıştır. arkadaşımda vardı, gider oynardık o oyunu. coyistik kırardık falso vermek için. gaza gelip yatağına geçer, kaleci olurdum. elle orta yapar kafa atarlardı maç aralarında. bir gün yatağını kırdım çocuğun. okula sunta getiricem dedim. ağladı.
sorna bilgisayarla tanıştım. ilk aldığım gün paint'te resim yaptım. bilgisayardan maksimum verimi aldığımı sanıyordum. resimler çirkin oldu. zaten annem yapardı ortaokulda resimlerimi. 3 aldım resimden ben hep.
internet çıktı. babam interneti telefon faturalarından, annem babamın sinirinden, akrabalar sürekli meşgul çalan telefondan tanıdı. bense, eh soccer'ı yüklerken ona rakip olan modem bağlantı sesinden. ağzımla taklit ederdim. muhabbet kuşumuz bile bazen o sesi çıkarmaya başlamıştı. superonline'ın bütün telefonlarını ezberlemiştim. önce telefon çalar, karşı taraf açar sonra o büyülü sesleri duyardım modemden. ne güzeldi.
icq dan her yollananı aldım, kötü bir şey olduğunu, herkese güvenmemeyi, yaz kış windows 95 yükletmek için bilgisayarı elimde taşırken anladım.
f-prot çıktı. kötülerin en büyük düşmanıymış, öyle yazıyordu. yükledim. sürekli bakıyordum bana saldıranlara. onunla evimi düşmanlara karşı savunuyordum, o benim kalkanımdı, sürekli blockladığı numaraları gösteriyor, bense bunun bilgisayarıma girmeye çalışan azılı düşmanların olduğunu sanıyordum. portmuş. boşuna yatarken, dizlerimi karnıma çekip annemle babam ayrılmasın, herkes sağlıklı olsun, f-protum bozulmasın diye dua etmişim. hiçbiri olmadı.
eğer championship manager'i kuzenim, oyun çektirmek için gittiğimiz dükkanda "5 disketim kaldı, hadi sen seç bu oyunu" dediğimde parmağıyla naylon poşetli dosyanın üzerinden eliyle basıp göstermeseydi, şu an belki de evimize icra gelirdi telefon faturalarından. herkesin bir hikayesi vardır, ben hayatımda hiç "exit game and return to the real world" tuşuna basamadım. oralarda olan varsa seslensin, duyarım.