Sevdiğim bir ilkokul öğretmenim olmasını çok isterdim gerçekten. Ama sevmezdim kendisini. Hem okuldan soğudum sayesinde, hem de 5 yıl katlandım. Bana okumayı, yazmayı öğretti diye sevmek zorunda değilim onu.
4. Sınıfa gidiyordum. Hiç unutmam. O zamanlar tahtaya çağırıp öğretmen sözlü yapardı. O gün beni çağırdı. Istanbul' un fethinin nedenlerini sormustu. Bilemedim. O güne kadar kimseyi dövdüğünü hatırlamam. Tüm sınıfın önünde yanağına üç tokat attı. Attığı yerden ateş fışkırıyordu sanki. Canım çok yanmış ve ağlamıştım. Tüm arkadaşlarım da bana bakmış, kimbilir ne düşünmüşlerdi.
O güne kadar hiçbir yaramazlığım, saygısızlığım olmamıştı. Sonraki senede de olmadı. Sessiz sakin bir çocuktum. Konuşkan da değildim. Sınıfın düzenini bozacak bir davranışım da olmadı.
Öğretmenler gününde ona hediye almak için babamdan bir ton laf işittikten sonra para almış, bir zuccaciyeciye gidip büyük camdan bir şekerlik almıştım. Normalde hiç harçlık bile almazdım. Ama o hediyeyi alıp vermeyi çok istemiştim. Keşke almasaymışım...
Mezun olduktan sonra yolda sadece bir kez gördüm. Yüzüme uzun uzun baktı. Bir selam bir tebessüm bekledi benden . Gülmedim, gülemedim. Ne zaman ilkokul öğretmeni dense aklıma o gün gelir. Haksız yere attığı o üç tokadın acısı çıksın isterim ondan.