az önce savcının mütalaasına göz gezdirirken dava sürecindeki gazete manşetleri aklıma geldi. her sabah lisenin pansiyonuna, o zamanın fem dersanesine giden fetoşun şimdiki azılı karşıtları için gelirdi zaman gazetesi. ben de alıp okurdum kahvaltı sonrası, öğle arası. şunlara benzer manşetler olurdu:
"erdoğan ile güleni bitirme planı"
"sağ ol zekeriya öz"
"darbe günlükleri"
"darbecileri milli irade engelledi"
"daha karpuz kesecektik"
"camileri bombalayacaklardı"
"hain, abdestsiz askerler"
"türkçe olimpiyatlarını yasaklayacaklardı"
"akp'yi hocaefendi kurtardı"
vb.
asılsız suçlamaları, yargılamayı sevgili hocanız, davanın savcısı olduğunu iddia eden tayyip erdoğan ve aşağılık halkınız müştereken yaptınız. eliniz kanlı. çok ah aldınız.
o zaman hocalarına fetoş dememize kızan ülkenin çoğunluğu başka dersaneye gidince bizi kınıyordu, solcu mu alevi mi diye şüpheye düşüyordu. aa evet, fetö-feto falan yoktu beş altı yıl önce, eleştiren küçük bir kesim vardı ve fetoş derdik hep. abilere-ablalara gitmeyeniniz yoktu. şimdi de hakikatı reddediyorsunuz. genç yaşlı fark etmeksizin herkes aslını inkar ediyor, ulan hepiniz tapıyordunuz be.
güzel olan şu ki inancınız gereği yediğiniz kul haklarının cezasını çekeceksiniz. harika değil mi şerefsiz hoca, adalet değil mi davanın şerefsiz savcısı, müstahak değil mi şerefsiz halkımız. inancınıza samimiyetiniz, muhakeme yapacak aklınız var mıydı, o da merak konusu. neyse.