hümanizm kokan bir siyaset anlayışı ile yoğrulan insanın bu sınırlar içinde sarfedeceği. ellerinde tuttuğu güvercinleri de havaya atar bunlar. barıştır tek istedikleri, özgürlüktür tek dertleri(!).
hemen yanı başlarında seçme, seçilme hakları bile bulunmayan suriye vatandaşı kürtler gösterilir, alınan cevap "ne yani ora gibi mi olsaydı" olur. at gözlüğü izin verdiği kadar görürler dünyayı bu sahte insan sevgisi besleyicileri.
çatışma kelimelerin bittiği yerde başlar. kabul edilemeyecek görüşler vardır.
özgür olmak bahanesiyle ülkemi bölmek isterler, içinde yaşadıkları ülkenin bayrağını yakarlar, kamu mallarını yakarlar, devletin elektriğini çalarlar, elinde bez parçaları ne dediği anlaşılmayan o sözleriyle ülkeme öfke kusarlar.
piyon olduklarının farkında bile değildirler oysa. tarih kitaplarında okutulan "ruslar, balkanlardaki slavları kışkırttı, onlar da osmanlılara saldırdı" ya da "ingilizler 1. dünya savaşında arapları kışkırttı, o cephe ihanetler sonucu çöktü" gibi gerçeklerde geçen -kışkırtılanlardan- yalnızca birisidir bunlar. önderim dedikleri adam maşa. altında yaşamak istedikleri adam amerikan köpeği. silah arkadaşım dedikleri adamlar vatan haini. içinde yaşamak istedikleri sözde ülke dört bir yanı her daim onları kabul etmeyecek ülkelerde dolu.
uzlaşı, karşılıklı tavizlerle yapılır. devlet, teröristlerle masaya oturmaz. çünkü teröristin isteyeceği şey bellidir; illegal ve fanteziye kaçan istekler. nasıl bir masadan bahsediliyor? masanın karşı tarafında ülkenin bölünmesi isteğini getirecek tipler olacak diyelim, karanfil mi uzatılacak şimdi? bu istek üzerinde konuşabilecek bir şey bile değil.
mikrop gibidirler ama hastalıktan şikayet ederler ne hikmetse.
barış mı istiyorsun? git o zaman bu ülkeden! geriye dönüp baktığında gerçekten barış olduğunu göreceksin.