Siyaseti tam anlamak için siyasetin örtülü ve açık yanlarını beraber görmek lazım. Bu entrikalar, yani siyasi ve ekonomik entrikalar, sabotajlar, terörizm, casusluk aslında siyasetin görünmeyen, örtülü yüzü. Bunlar da siyasetin içinde ama sadece kayıt dışı.
- O zaman bizim hayatlarımızı siyaset değil, istihbarat mı dizayn ediyor?
Hayır tabii ki. Çünkü istihbarat dediğimiz şey de zaten siyasetin bir parçası. Siyasetin görünen yüzü yasalarla, eğilimlerle bağlı. Fakat siyasetin görünmeyen yüzünde kural yok. Ama sanmayın ki istihbarat örgütleri kendi kafalarına göre çalışıyor. O günkü siyasi iktidar ne istiyorsa onu yapıyor. Burada tek önemli olan şey amacına ulaşmak. Hedefe yasal yoldan ulaşamıyorsa yasal olmayan yoları kullanıyor. Öldürüyor, hırsızlık yapıyor, hile yapıyor, suikast ya da sabotaj düzenliyor. Bunları siyasetten ayrı düşünemezsiniz.
Komplonun yeni adı
- Şimdi buna stratejik planlama deniyor galiba. Komplo deyince çirkin, çürümüş, yozlaşmış kötülük dolu bir şey geliyor akla çünkü.
Stratejik planlama deyince sanki temiz mi oluyor! Ama nereden baktığınıza bağlı. Mesela El Kaide’nin 11 Eylül saldırıları. Bu komplo, tarihin bildiği en büyük terörist saldırı. Şeytani bir plan. Ama El Kaide için stratejik bir planlama bu. Bunun planlaması 1999’da başlamış. iki yıl sürmüş, bu ciddi bir stratejik planlamadır ama aslında terörist bir komplodur. ABD’nin Irak’ı 2003’teki işgali de Bush’un 2002’de seçilmesiyle başlamadı.
- Nasıl başladı peki?
Neo-conların Clinton’a verdiği bir ültimatom var. Diyorlar ki, “Sen Saddam’ı devir, biz Cumhuriyetçi olmamıza rağmen sana her türlü desteği vereceğiz.” Ve Clinton, Savunma Bakanı Cohen’i Türkiye’ye gönderiyor, Demirel’le görüşmeye. “Biz Irak’a kara harekâtı da yapabiliriz, o zaman Türkiye’ye de başvuracağız” diyor, daha 97’de. Arada altı yıl var. Alın size stratejik planlama! Ya da alın size Saddam Hüseyin’i devirme komplosu, entrika bu. CIA dahi Saddam’ın elinde kitle imha silahı var diyemiyor. Ama neo-conlardan Dick Chaney, CIA’yı da baskı altına alıyor. Kanıt olmadığı halde, Dışişleri Bakanı Powell’i BM’de kanıt varmış gibi konuşturuyorlar. Ben de görüştüm Powell’la, “Utanç içindeyim” diyordu. Onun söyledikleriyle Irak’ın işgaliyle Irak’ta El Kaide başladı. El Kaide sonra da IŞiD oldu.
IŞiD’i doğuran yalan
- Bütün komplonun kökeninde de Iraklı bir mühendis var, değil mi?
Her şey bir istihbarat yalanıyla başladı. Ve kökünde de sahtekâr Iraklı bir kimya mühendisinin Yeşil Kart alabilmek için “Irak’ta kimyasal silah var, kitle imha silahı üretiliyor” diye söylediği bir yalan var. Yani bakınca IŞiD’in doğmasına yol açan olaylar zincirinin kökünde yalan yatıyor.
- Bu tip olaylarda kimse ayak direyemiyor mu?
Bürokratlar koltuklarını korumak için ne gerekliyse onu yapıyor. Çünkü sonra suçlanmak da var. Bu olay 2003’te oluyor. 2001’de El Kaide saldırıları olmuş, güvenlik paronayası yaşanıyor. istihbarat örgütleri bir şey atlıyor olma korkusu içinde. Bütün bu atmosfer içinde, istihbarat örgütleri ‘Biz şimdi bir şey yok deriz, adamlarda kitle imha silahı çıkar, tutar israil’e atar, sonra işin içinden çıkamayız’ diye, bu mühendisin yalanını herkes allayıp pullayıp ve bu var diye veriyorlar.