Moralimizi bozacak bir şey illaki hazırda bulunuyor.
Bazen kafamızdaki kuruntular bazen haberlerdeki saçma bir şey yada balyoz gibi kafamızın üzerinde duran kader gibi takip etmekten vazgeçemeyen kötü talih.
Hayat bizi ortaya almış topu ayağımıza vermiyor.Dalga geçer gibi pas alışverişi yapıyor ve her seferinde sevmeyenlerimiz oley çekiyor.
Ortada sıçan dedikleri biziz sanki;Kuyu var diye uyarsalar da yandan değil tam ortasından geçmeye çalışıp düşüyoruz ayak oyunlarının kazdığı derinlere.
Kendimizin düşmanı kafamızdaki karanlık düşünceler işini yapmak için ortaya çıkıp kırılgan ruhumuza yapıştığında kendimizi korumasız ve yalnız hissediyorduk.
Cehennem ateşini yüzümüzde ve sırtımızda hissettiğimizde kim tutacaktı ellerimizi?
Boş topraklarda kurak ve çorak vaziyette anlamaya çalışıyorduk yüz yıla yakın zaman boyunca oynanan oyunları.
Sanatçının ağlatan duygusallığın da başımıza gelenlerin aptalca kararlardan dolayı olduğunu kabullenip yazan adamın huzurdan başka bir şeye kafasının çalışmadığını ve bu yüzden sanat haricinde yargılanmaması ve cezalandırılmaması gerekiyor.
Acı ve hüzün varsa tahammül ettiğimiz yaşam bize bir şekilde çıkış noktası veriyor.
Dertten hüzünden kafamızı ağrıtacak eziyetler etmeyiz kendimize.
En kötü anlarımızda bile yazacak anlatacak etkilenecek sanatsal ışıklar yakalarız.
Bize eziyet edenler kafamızın mahiyetinin farkında değil yada umursamıyorlar.