türklerin asyanın bir parçası olmadığını göstermek için kendisinden ve çevresinden birçok insanın görüşlerini ve söylemlerini kullanmama karşın geçen bir programda kendisinin cumhuriyet döneminde ki dil ve harf devrimini eleştiren konuşmasına denk geldim. özüne bakarsak bu murat bardakçı'nın dil devrimini ilk kez eleştirisi ve bu konudaki kendi görüşünü ilk kez sertçe belirtmesi değildi.
gel gelelim türkiye ülkesinin doğulu bir ülke olduğunu ima eden bazı demeçlerine denk gelmem beni üst düzeyde üzmüş de olsa kendi kendisiyle çelişen açıklamaları oldu. harf devriminin gerekli olduğunu söylerken bir benzer zamanda bunun çok hızlı ve zor kullanarak olduğunu belirtti. anlamadığım noktaların başında da bu gelmektedir. türkçenin yerzünün en ahenkli dili olduğunu ve dil devriminde ki bu geçiş sürecinin türkçeye büyük zarar verdiğini söyledi ki geçmişe bakarsanız bay murat'ın saray ve divan türkçesinin (türkçe demeye bin şahit ister ya neyse) yerel halk tarafınca oldukça anlaşılması güç bir duruma büründüğüne ilişkin açıklamaları var. üçüncü handikabına gelirsem eğer " istanbul'a şu camdan bakalım, hiç paris'e benziyor mu ? " dedi. karşısında ki bayan tv sunucusu (ki kendisi bayan sözcüğünün sonradan yaratılan [sonradan yaratılmayan sözcük mü var?] bir sözcük olduğunu söyleyerek bir eleştiride bulunmuştu, çatlasanız da bayan diyeceğim) olur mu canım, elbette ki benziyor gibi bir karşı argüman öne sürdü ki kendisi tanıdığım ve sizin de görür görmez anlayacağınız kadarıyla "doğuculuk oynayan" biri olduğu son derece belli, besbelli. bay murat ise "hayır, kesinlikle benzemiyor!" diye çıkıştı ve ardından "benzemek mecburiyetinde de değiliz" dedi.
kesinlikle benzemeye mecbur değiliz ancak bu denli açık olan bir gerçeği gizlemek de kendisinin bilge kişiliğine yakışmıyor. ayrıca ikinci bir argüman olarak da kendisinin son dönemlerde gençlerin ve bazı "kar amacı güden" kuruluşların düştüğü yanlışa düşerek avrupa birliği adı altında yaratılan düşün tek bir avrupa, tek bir kültür (müş, peh) gibi dayatılan önergeye ya da tuzağa yakalandığı gerçeği (ya da teorisi) de öne sürülebilecek argümanlardan birisidir.
