o deyince akla gelen ilk meslek

entry112 galeri
    76.
  1. Bu konu hakkında çok dolduğum için, ''ilk gelenler''i yazacağım ya da umarım yazabilirim.
    Bir numarada sizin de yakından tanıdığınız, illaki bir işinizin düştüğü, makamına (fildişi kulesine) giderken ayağınızın gersin geri gittiği, ulan şimdi bunun suratıyla da sabah sabah nasıl uğraşacağım dediğiniz Öğrenci işleri memurları (lortları) vardır. Bu arkadaşlar en azından arkadaşımız zannettiğimiz şahsiyetler, öğrencinin veya öğrenci ailelerinin en azından maaşında bir kuruş hakkı olduğunu unuturlar.
    iş dışında nasıl bir hayatları olduğuna şahit olmadığım ''insanlar'', siz odaya girdiğiniz andan itibaren yüzüne poker face ifadesi bile takınmaz. Sizin ona büyük bir minnet borcunuz varmış gibi bir yüz ifadesi takınır çok büyük ihtimalle de önüne kurbanlar sunmanızı isterler. Öğrenci belgesi sorarsınız, daha ağzınızdan öğren... kelimesi duydukları gibi beyinlerine kan sıçrar. ''Yaz kağıda adını, soyadını, numaranı'' diyerek (çoğu kez yüksek ve bıkkın bir sesle) cevap verirler. Halbuki saat henüz 10:04'dür ve bıkması için gerekli olan mesaisini ki böyle bir lüksü varsa doldurmamıştır. Siz sanki ona acı çektirmek için orada duruyormuş hele yetmezmiş gibi transkript belgesi, öğrenci belgesi veya sınav tarihini sormuşsunuzdur. Ancak sizin bunlara bir öğrenci olarak ihtiyacınız yoktur. Onlar devletten sizin işleriniz için maaş alan, ÖĞRENCi işleri memurlarıdır.

    iki numarada günlük hayatta sıkça karşılaştığınız veyahut biz fakirlerin anasından babasından çok gördüğü kişi yani; dolmuş şoförü var.
    Bu huur çocukları sanki siz dolmuşa, şoförün babasının hayrı için binmişsiniz gibi davranırlar. Aslında size Aşkımızın meyvesi Aytek'in beslediği civcive baktığı bakış açısı ile bakıp ''ete geldiğinizi'' düşünürler. Dolmuşu ağzına kadar dolduruğu yetmez gibi (binenlerin suçu soğuktan kıçını korumaktır) bir de afra tafra yapar, verdiğiniz parayı beğenmez, bozuk yok diye Yusuf Miroğlu'nun büyük beyaz tabancasıyla (Magnum Desert Eagle) verdiği pozun aynısını silahsız verirler. Bütün bunları atlatmış, sineye çekmiş belki de alışmış ve ulan montun fermuarını nasıl açarım sıcakladım derken gereksiz bir hızlanma tutkusuna girişirler. Kendileri koltukta oturup aracı sürdüğü için çok etkilenmeyip, siz bu dolmuşun girdiği makasları ve çukurları bedeninizde yaşarsınız. Hadi o da tamam derken bu kez ineceğiniz yere yaklaştığınızı görür bir heyecanlanırsınız (dolmuşta ses çatallaşması bu yazının konusu değildir). ''Kaptan müsait bir yerde'' dersiniz ve o dünyanın belkide en mantıklı, en zekice cevabı ile karşı karşıya kalırsınız: ''Müsait bir yer olunca indireceğim kardeş''

    Üç numara üzerinde fazla düşünmeden, ikinin az geldiğini düşünerek gereksiz ve tatsız bir yazı olacağını belirterek başlamak isterim.
    Üç numaralı meslek grubu ise telefon alım-satımı, tamiri gibi işler ile uğraşan o her tarafı gereksiz led lambalar ile donatılmış, içeri girdiğinizde beyaz sunta üzerine cam ve altına koyduğu delikli bir plastikten rafların oluşturduğu, kimsenin artık almadığı telefon kapakları, kılıfları ve bataryaları ile dolu olan teknoloji uzmanı; esnafımızdır. Bu arkadaşlar hiç bir endeksten etkilenmeden, size telefonunuzun alınabileceği en düşük fiyatı teklif eder, telefon tamirinde ise en fahişinden ücret kitlediği yetmezmiş gibi ''Abi orijinal parça takıldı'' yalanı ile sizi evinize hafif buruk, saçlarınızda eriyen karlar ve telefonda artık bir sıkıntı çıkmadan, hatuna rahat rahat yazarım hayalleri ile yollarlar. Sonrasını siz biliyorsunuz zaten... (bu kez kızarsam belki orijinal parça takar lan)
    1 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük