Yanlış değil kelimenin tam anlamıyla saçmalık. Bu ülkenin sözde aydınlıkçı kesiminde bile “herkes Türk değil ama herkes Türk’ gibi bilişsel çelişkiyle dolu bir kanı hakim.
Türkiye’de “Türk türktür, kürt kürttür, kürt türk değildir” gibi basit cümleler tartışmalı oldukça pek de ileri düzey siyasi tartışmalar göremeyeceğiz gibi görünüyor. Hoş, milliyetçi şovenist politika yürütenler de biliyor ki eğer olayın üzerinde düşünülürse andın saçmalığı ortaya çıkıyor.
Eğer Türklük tanımladığınız gibi bir üst kimlik olsaydı sadece etnik olarak Türk devletlerl değil Irak Kürdistanı ile de “iki devlet, tek millet” olunurdu. Veya eğer Türklük tanımı üst kimlik olsaydı Kıbrıs harekatı gibi bir operasyon Yezidileri katleden IŞiD’e de yapılırdı.
Türklük, Kürtlerin ulusal bilinçlerinin üstünü örtmek istenildiğinde üst kimlik, bir Kürt ulusal hareketi söz konusu olmadığında ise kelimenin gerçek anlamıyla etnisite olan Türklüktür. Zaten ortak bir noktada buluşulmak isteniyorsa bu neden Türklük olsun?
Anadili de adı da Kürtçe olan, Kürt kültürüyle büyüyen bir birey neden Türk olmaktan gurur duysun? Neden çocuğunu her sabah “varlığını Türk varlığına armağan etmeye” yollasın? Bu sadece asimilasyon değil, insanların bireyliklerini bırakması, insanların devlete hizmet etmesi.
Oysa tam tersi olması gerekiyor, Mussolini’nin tanımladığı gibi “devleti bireyin esas gerçekliği” olarak değil, ezilenlere hizmet eden bir yapıya dönüştürmek gerekiyor.
Dünyanın en aşağılık olayı da herhangi bir etnik çatışma sürecinde kürtlere kin kusanların, mevzubahis andımız gibi -en azından benim için- hiçbir şey ifade etmeyen metnin Kürtlere karşı ‘ama o Türkiye cumhuriyeti vatandaşını kastediyor rererö’ gibi savunmalarla zorunlu kılmaları. Ben bağımsızlığımın simgesi istiklal marşı’nı göğsümü gere gere okuyorum ‘ırkıma yok izmihlal’ dediğimde tüm milli duygularım kabarıyor mesela çünkü benim atam cephede savaşırken ırkımı yoksayan asimile olmuş bir millet için savaşmadı. Biz kürt’üz varlığımızı bir başka ırka armağan etmiyoruz.