konu iyice hugo chavez'den sapsa da, emperyalizm karşısında duyduklarıyla korkunç bir yalnızlığa doğru ilerlediklerini görmek açıkçası güldürüyor bizi. konu nerelerden nerelere geldi değil mi? hadi şimdi de sovyet emperyalizmini dilimize dolayalım, çin'in baskılarını anlatalım. ortaya karışık bir salataya benziyor. bir tarafta reel sosyalizmin, diğer tarafta ne idüğü belirsiz bir piyasa canavarı. ama ikisini de sonuçta kp'ler yönettiğine göre ikisi de "kominist bir devletti." tabi buradaki ironiyi anlayamacaklar için açıklamakta fayda var: zamanında ciddi bir entelektüel boşlukta bulunan ülkücü hareket karşılarındaki düşmana kominist diyerek aşağılamaya çalışırlardı. bu genelde entellektüel boşluktan öte gelmekteydi. aynı şekilde günümüzün entellektüel geçinen özgürlükçülerinin içinde yaşadıkları ortamın entelektüel geriliği kabalaştırırsak aynı bu duruma benzemektedir.
emperyalizm olgusunu dahi kendi iktisatçılarından öğrenemeyen ve emperyalizm eşittir yayılmacılık olarak algılayanlara bir not: feodalizmin ardından gelen tüm üretim biçimleri politik, askeri, ekonomik ve ideolojik açıdan yayılmacıdır. asıl sıkıntı yayılmacılığın kimi örneklerinde(emperyalizm buna örnek teşkil eder) kaynak aktaramı ve parazit özellik taşımasıdır.
tarih bilgisinin 2. düzeyinde olmasını bir yere kadar anlarız. ne yazık ki iktisat konusunda ahkam kesenlerin ne iktisattan ne de siyasetten anlamalarıdır. en azından birikim dergisi gibi kimi özgürlükçü çevrelerin teorik bilgilerinden şüphe duymuyorduk geçmişte, ne yazık ki şimdi bu tüm bu çevrelerin dahi nasıl entelektüel boşluk içinde olduğunu görmek bizi şaşırtmıyor. sadece şunu öğreniyoruz: türkiye'deki aydının neden entellektüel seviyesinde kalıp entelijansiya boyutuna geçemediğini yukarıdaki kaba örneklerde ispatlamaktadır. yeni dünya masallarıyla tatlı rüyalar dileriz size sam amca'nın çiftliğinde.