Rahman suresinin 29. ayetinde Allahu Teala, kendisinin her an yaratma halinde olduğunu buyurur. Bu öyle bir yaratma ki zamanın olmadığı yerde, sayısız defa sayısız kainatlar yaratır. Bu kainatları, sayısız isimlerinin nurlarından yaratır ve bir birine benzemeyen güneşler, yıldızlar, uydular ve Dünya gibi insanın yaşayabileceği gezegenler yaratır. Bu gezegenlere her an sayısız Ademler ve eşlerini yaratır. O dünyaları, bu yarattığı insanlarla doldurur ve donatır. Onlara sayısız nimetler olarak ağaçlar, bitkiler, hayvanlar, dağlar tepeler, denizler vb. ile süsler.
Allahu Teala, bir şeninde, kainatın içindeki bu insanları, yaratıldığı kainatlarla birlikte yok eder ve yeniden yaratır. Bu yaradılışlar ve yok oluşlar peş peşe olur. Allah'ın, her Şen’inin içerisinde 16 defa da tekerrür eder. işte insanlar, bu sayısız yaratılışlar içerisinde, her yaratılışında daha da olgunlaşarak, Allahu Teala’nın sayısız Şen’lerinin bir şeninde, 16 defa yaratılır. Diğer bir Şen’e geçmeden önce, 16. yaratılışında bir insanın çıkabileceği en olgun seviyeye çıkarak, son yaratılışının son ölümünde yeni bir yaratılış Şen’ine geçmeden önce, Allahu Teala o insanın varlığını nuru ala nura dönüştürür. O insanı, kendisine ait olan sayısız isimlerine yeni bir isim olarak ekler. Allahu Teala’ya isim olan o insan, hangi isme layık görüldüyse o ismin güç ve kudretleriyle de donanır. işte Cennet-i Ala dedikleri bu makamdır.
Yoksa cennet, yukarıdaki meallerde anlatıldığı gibi, insanların su ve şarap fışkırtma oyunu oynadığı bir mahal değildir. Orası cennet kadınlarıyla oynaşıp zebercet koltuklara oturup keyif çatılacak bir makam da değildir. Allahu Teala insanlara böyle basit şeyler vaad etmedi. Onun vaad ettiği, Nur suresinin 35. ayetinde de belirttiği gibi bir batında (Şen’de) (yahutta bir Ama'dan yayılma) 16 defa ayrı ayrı yaratılarak, zeytinin içinden yağının çıkması gibi olgunlaşarak, nurani bir fanus içerisinde ebedi Ruha bağlanarak, Allahu Teala’ya isim olma şerefini kazanmaktır. Cenneti Ala, bu hali kazanmaktır.
Sonunda Allahu Teala, Ama haline kattığı olgun insandan yarattığı o ismi, yeni bir Şen’in önüne katarak, kainatta yeni yaratılışlarla ve yok oluşlarla ebediyete kadar kendi varlığı içerisinde döndürür.
insanın sayısız yaratılışı, sonsuz dehr içerisinde yaratılan ve küresel olarak genişleyen, yaratılmışlara mahsus zaman ırmakları içerisindeki peş peşe yaratılışları, hurma ve hurma çiçeklerine benzetilmiştir. Hurma çiçeklerinin salkımları ayette “kafur” olarak geçmektedir. Adem’in akrabası demek, Ademin sayısız olarak bedenlenmesidir. ilk yaratılışta Adem, hem erkek hem dişidir. Allahın "ol" emriyle Ademdeki dişiler ayrılıp; ademler, eşleri ve onların sulbleri peş peşe dizilen hurma çiçekleri gibi Allah'ın sayısız şenlerinde sayısız defa yaratılmıştır.
Yukarıdaki hadislerde anlatılmak istenen budur. Bu yaratılışlar reenkarnasyon değildir. Her yaratılışta insanlar ayrı ayrı gezegenle de doğarlar. Bu peş peşe yaratılış, ayette “selasile” olarak geçer. Her yaratılışta insanın edindiği beden ayette “Aglal” olarak geçer. Bu halleri Allahu Teala ikram edip yakıştırmıştır ki, bu hal, ayette “kes’en” olarak geçer.
insana bahşedilen hayatın ve ölümün bir defa olduğunu sananları, Allahu Teala Casiye suresinin 24. ayetinde uyarmıştır:
“Ve kalu ma hiye illa hayatüned dünya nemutü ve nahya ve ma yühliküna illed dehr ve ma lehüm bi zalike min ılm in hüm illa yezunun” Casiye-24.
“Dediler ki: Hayat ancak bu dünyada yaşadığımızdır. Ölürüz ve yaşarız. Bizi ancak zaman helâk eder. Bu hususta onların hiçbir bilgisi de yoktur. Onlar sadece zanna göre hüküm veriyorlar”. Casiye-24.
Yukarıdaki ayette de görüldüğü gibi, insanlara ve kainatlara tek hayat ve ölümün bahşedildiğini düşünmek, ancak onların zanlarıdır.