hayatımı bu kağıt parçalarından bağımsız yaşadım. hiç parayla akıl almaz işlere kalkıştık. şimdi hatırladıkça güldüğüm yerlere girip çıktık. bu bahsettiğimin nirvanası alaçatıdaki trendir. sahnede kerimcan durmaz, etrafımızda dönemin vine fenomenleri, futbolcular, irili ufaklı mankenler dolaşırken trenin locasında cebimde belki 10 belki 20 lirayla viski içiyordum. onunda şişesinin 3.5 milyara açıldığını duyunca yere dökmüştüm.
hep şunu dedim. para önemsiz ve karşılıksız bir kağıt parçasından ibaret. önemli olan iyi ilişkiler. güzel insanlar. birbirini destekleyen insanlar. para dediğin bulunur. doğru insanları bulmak zor. para biriktirmek için yaşanmaz. iyi bir insan olup etrafında da iyi insanlar biriktirmek için yaşamalısın. buna inandım. ha vaktiyle güzel de yaşadım.
fakat 25 yaşlarında yeni yeni anlıyorum ki bu inandığım sistem -biz buna koal deriz- bizimki gibi ülkelerde pek geçerli değil. çünkü bir yaştan sonra adının önündeki kısaltmalar yani ünvanların ve banka hesapların kadar kalıyorsun.
sistemin dışındayken varsın, var olabiliyorsun. ilgi alanların ve yeteneklerin neticesinde saygı görüyorsun. fakat sistem seni bir yaştan sonra içine çektiğinde adının önüne bir ünvan koyamadıysan ve geçerli bir soyadın yoksa bu parasızlık temelli zayıflığı mecburen yaşıyorsun. ve artık sistemin büyük çarklarından birinde de bir işe yarayamayacağından küçük bir çarkın dişlisi olmaya mahkum ediliyorsun.
hala kabul etmedim bunu. kabul etmeyeceğim. hep bir umudun olduğuna inanırım. sadece ben doğru bildiğim yanlış ata oynadım. benim oynadığım ata oynayacaksınız bunu bilmenizde fayda var diye söylüyorum.
para her şey değil evet fakat parasızlık gerçekten hiç bir şey.