tutkuyu görmek isteyen insandır. hayata dair, yaşanılanlara dair.. düşünceleri daha yalın; duyguları daha yoğun tatmak isteyen insandır.
o perdelerin kokusunu, o adına sahne denen platformda ayak seslerini, oyuncunun ağzından çıkan dijital değil, yalın sesin ekosunu; bir de oynayanın duygusunu gören, tadan, duyan; vazgeçemez ki bir daha ondan.
maçı dev ekranda seyretmekten ziyade, stada giden insan gibidir.. futbolcuların birbirlerine bağırışlarını veya boksörün vurduğunda çıkan sesi, voleybolcunun topa vurduğunda verdiği nefesi, basketçinin ayakkabı gıcırtılarını aynı heyecanla duyabilir misin televizyonda? onun gibidir. oyuncunun nefes alış verişini hissetmek, onunla beraber o duyguları hissetmek; kendini verişini, duyguları paylaşmasını hissetmek.. evet; hissetmek. insanı insan yapan değil midir?
oof..
hormonlu domateslerle büyümüş, geyiğini dolayacağı yeri şaşıran, dalga geçecek değer bulamayan zavallı bir nesilden fazlasını mı bekliyoruz biz nedir? bırakın be evlat ya, bırakın. bari tiyatroyu sinemaya tercih eden insanı rahat bırakın. gidin bir neslin açtığı yoldan, onların kafalarında teatrel olarak yarattığı dünyanın teknolojik kusmuğu olan knight online oynayın.. dijital platformlarınız da 5+1 lerde ps leriniz karşısında kurşun hesabı yapmadan katledin vaktinizi de, elinde zarlarıyla masa üstü frp yi geyik için değil; hissettiği için oynayanları rahat bırakın.