gitmedim, gitmem de... ne menem bir şey olduğu her türlü sinema kapısının dışından dahi anlaşılabilecek bir film çünkü. açıkçası ben bu eğlencelik, diğer bir deyişle piyasa, ve sanatsal filmler diye bir ayrım yapılmasına da karşıyım, kim yapıyorsa bunu da. birkaç yerde okudum, filmi çeken adamların sanat diye bir iddiası yokmuş bu film ile, eğlencelik diyorlar, 'parayı verin gülün' imiş. anlarım bu sinemadaki tür farklılıklarını falan da, hepsinin belli bir kalitesi olmalı ne bileyim. senaryosu, kastı, oyunculuğu... komedi, dram, fantastik, her neyse... hepsinin bir standardı olmalı bana kalırsa. böyle ucuz, seviyesiz espri ve geyiklerle bir yere varamaz bu türk sineması, dolayısıyla sinema sanatı. bu bahsettiğim değersiz filmleri de en genel olarak, hiçbir zeka ve mizah unsuru taşımayan "recep ivedik" başlığı altında toplayabilirim herhalde.
yazının sonunda aklıma geldi de, cengiz küçükayvaz diye bir adam da var bu filmde. bilgim var kendisi hakkında. shakespeare delisi, tiyatro aşığı bir insan. ıncığını cıncığını bilir, gösterir bu mevzuda; ne sorsan, söylesen. lakin bu tarz, sadece maddiyat için yaptığı ve en azından benim gözümde saygısını yiteren işlerde de boy gösteriyor aynı zamanda. sorsan "el mahkum." diyebilir. sanat adına ben, kendi adıma kabul etmem yaptıklarını; bu şekil tavır takınan tüm insanları...
