Biz yine Saul'un hikayesine dönelim. Elçilerin işleri'nde anlatıldığına göre, Saul
yanındaki görevlilerle birlikte Şam'a vardığında, etrafındakilerin şaşkın bakışları
altında kentteki Nasranilerle görüştü ve onlara artık kendileriyle aynı safta yer
aldığını bildirdi. Bu, kenttekiler için ciddi bir sürprizdi. Öyle ki "onu duyanların
hepsi şaşkına döndü. 'Kudüs'te bu adı ananları kırıp geçiren adam bu değil mi?
Buraya da, öylelerini tutuklayıp başkahinlere götürmek amacıyla gelmedi mi?'
diyorlardı". "Kristoloji" ya da Pavlus'un "Mesih doktrini"
Saul Şam'daki Nasraniler'in yanında fazla durmadı. Galatyalılar'a yazdığı
mektupta belirttiğine göre, Şam'dan ayrılarak Arabistan'a gitti, orada bir süre
kaldı ve sonra yeniden Şam'a döndü. Şam'da ve Arabistan'da geçen bu dönem,
yine Galatyalılar'a yazdığı mektupta belirttiğine göre, üç yıl sürdü. Bu üç yılın
sonunda Kudüs'e gitti ve oradaki Nasrani cemaatinin iki önemli ismiyle, Yeni
Ahit'e göre Hz. isa'nın kardeşi olan Yakup'la ve havari Simon Petrus'la görüştü.
Ancak onların yanında sadece onbeş gün kaldı. Sonra da kuzeye, Suriye
taraflarına giderek dört bir yana Hz. isa'yı anlatmaya başladı. Ancak onun
anlattığı Hz. isa, Nasraniler'in bildikleri ve tanıdıkları Hz. isa'dan oldukça
farklıydı. Bu arada ismini de değiştirmişti. Artık ibranice olan Saul ismini değil,
onun Grekçe karşılığı olan "Pavlus" (Paul) ismini kullanıyordu.
Şam yolunda gördüğü halüsinasyondan sonraki üç yıl boyunca Pavlus'un ne
yaptığı, özellikle de Arabistan'da ne ile uğraştığı, cevabı bilinmeyen önemli bir
sorudur. Ancak anlaşılan bu üç yıl boyunca, belki bilmediğimiz bir takım
öğretilerden etkilenerek, bir süre sonra yaymaya başlayacağı Mesih doktrinini
geliştirdi.
"Kristoloji" olarak da anılan bu Mesih doktrini, Nasraniler'in inancından çok
farklıydı. Hıristiyanlığın temelini oluşturan bu doktrin tümüyle Pavlus'un icadıydı.
Çünkü Pavlus Hz. isa'yı hiç görmemişti. Hz. isa'nın öğrencileriyle de hiç
konuşmamıştı. Kudüs'teki Nasrani cemaatini, Yakup'u ya da havarileri
tanımıyordu. Ancak kendisini, gördüğü rüyanın kendisine gerçek Hz. isa'yı
tanıttığı konusunda ikna etti. Hatta, böyle bir "vahye" mazhar olduğu için
kendisini diğer Nasraniler'den daha üstün sayıyordu.