- sen bizim tek oğlumuzdun, boynumuzu büktün be oğlum. babanın da benim de boynumuzu büktün...
ağlıyor bunları söylerken. cevap verecek yüzüm de, doğru kelimelerim de yok. savunacağım bir şey yok, suç yok çünkü ortada. ben varım, annem var karşımda duran. etrafımızda insan yok, garson var bir tek. annem karşımda ağlıyor. onu yatıştıracak, sakinleştirecek tek cevabım yok.
" ama" diye girsem söze, " ama anne ben böyleyim, değiştiremem kendimi." desem. savunma mı olur bu yoksa pişkinlik mi? üzüntüsünü hafifletir mi yoksa daha mı çok ağlar?
" babam nasıl? " diye giriyorum söze. " sinirli" diyor annem. ondan umduğum da bu zaten. ama annem... sanki telefonla konuştuğumuzda iyiydi her şey. sanki sahiplenecekti oğlunu, sanki alışverişe çıkacaktık beraber. " ne bekliyordun ki?" diyorum kendi kendime. annenin seni sahiplenip " canım oğlum, bitanem." demesini mi bekliyordun? ona ihtiyacın mı oldu şu zamana kadar? neden istiyorsun peki onu? hep yalnız değil miydin? bi farkı mı olacak yokluğunun?
- sana hırka aldım.
diyorum. o ağlıyor, üzüntüsünden değil öfkesinden ağladığını o an anlıyorum. öfkeli bana, çok öfkeli.
- farketmemiş miydin anne? sen değil miydin kaşımı alan? farkememiş numarası yapma bana.
kaş aldırmamın eşcinsellikle bağlantısını kuramamış, farkında değilmiş. " peki" deyip geçiyorum onu da. suskunluk oluyor bi an. konuşacak çok şeyimiz var da konuşamıyoruz suskunluğu değil bu. konuşacak bir şeyimizin kalmadığı suskunluğu.
ağlıyorum o sessizlikte. annem ağlıyor, ben ağlıyorum. annem yanıma gelip sarılıyor, " yanlış yaptın." diyor bana. sanki olanlar benim elimdeymiş gibi. sanki suçluymuşum gibi. annemin ellerini çekiyorum üstümden. " özür dilerim." diyorum.
anlıyorum sanki onu. ben tek çocuğuyum onun ve...
ona bu acıyı çektirmeye hakkım yok sanırım. yine bi sessizlik oluyor. " ne yapacaksın? nerde kalıyorsun şu an?" diyor annem. " önemli değil. bu beni son görüşün ama." diyorum.
hiç itiraz etmiyor " bu beni son görüşün." dediğim zaman. nereye gideceğimi bile bilmiyosun anne, sokakta kalıyorum belki. bilmiyosun bunu. paramın olduğunu bilmiyosun. ne yapacağımı bilmiyosun anne... sadece iki gözyaşını mı hakediyorum ben?
durağa gidiyorum onunla. öpüyorum son kez, hırkasını veriyorum, " gerek yok" diyor. insanın midesi ağrır ya ağlamak istediği zaman. dudakları düğümlenir, konuşamaz. boğazı acır bi de. " beni son defa görüyosun..." diyorum içimden. bu ona verebileceğim en iyi ceza olur diye düşünürken onun umrunda olmadığımın farkında bile değilim.
...
hangi akla hizmetse bi ankesörlü telefona girip babamı arıyorum. telefonu açıyor, beklemeden konuşuyorum. " baba gidiyorum ben, benden haber almayacaksınız bi daha. merak etmeyin beni." diyorum. " neyini merak edicem lan senin, benim senin gibi oğlum mu var şerefsiz ne yüzl..." suratına kapıyorum.
...
eve gelir gelmez internetten bikaç acenta telefonu alıp arıyorum. " getireceğim pasaportumu, ne zaman alırım? peki kaç paraya mal olur bana? tamam..." peh. çok kibarım. vodka dolduruyorum kendime. içim içime sığmıyor siktir olup gideceğim için... içki içmeye başlıyorum, hala da içiyorum.