based on a true story şeklinde herkese yedirilen filmdir. gerçekte john nash 'in sorunu şizofreni ile sınırlı değildir. alien gibi sanrıları da vardır. uzaylıların kendisine çözmesi için şifreler gönderdiklerini ya da dünyayı istila etmek için insan kılığına girdiklerini düşünür ve paranoya yaparak gördüğü her insana potansiyel uzaylı muamelesi yapması ile tanınır. gerçekte kendisi umumi bir tuvalette erkek fahişe ile basılmıştır. türlü rezilliğe alet olmuş bir matematikçidir. nobel ödülünü almadan önce de karısından boşanmış, ödülü aldıktan sonra tekrar evlenmişlerdir. dolayısı ile sen olmasaydın ben bunu başaramazdım tarzı o duygusal konuşma, sinema seyircisini perde karardığında güzel duygular ile uğurlamak içindir.
film olarak güzeldir. fakat tamamını gerçek ve yaşanmış olarak algılamak saflıktan ibarettir.
matematik ile tek alakalı olduğuna inandığım sahnesi de havanın sıcak olduğu bir günde dışarıdaki yol çalışması nedeniyle ses geldiği için john nash 'in dersi işleyebilmek adına camı kapatması fakat matematikçilerin düşünme tarzı ile kafa bulan alternatif bir yöntemle kız öğrencinin kalkıp dışarıda çalışma yapan işçilere rica etmesi ile gürültünün durdurulması akabinde de gürültü gelmediği için camın açılarak sınıfın ferahlamasıdır.