tebessüm etmektir; edebilmektir. bir başkasının göz bebeğinin ta içine bakarak kendini ve aslında onla bütünleştiğin için sarmaşık misali sarılmış ruhları görebilmeyi umut etmektir. hani hep diyoruz ya umut hiç tükenmesin diye, umudu onda var etmeye çalışmaktır aşk. paylaşmak, paylaşabilmek, paylaşabilmeyi arzu etmek; görünce heyecanlanmak, eli ayağına dolanmak... ve tüm bu deyimlerin içerisinde kendini kaybetmek biraz da. mantık mı, onu aramaya hiç gelmeyin; bu diyara uğramadı henüz derler. ölçmekten ve biçmekten uzak, sınırlar, olmalılar veya olmamalılar uğradığında o diyara aşk çekilirmiş aradan usulca; öyle diyorlar bilenler, edenler.
ve dahası, küçük bir çocuk gibi düşe kalka yol almak imiş aşk; bastığı yeri görmeden önüne bakmadan biraz da koşan yürüyen bir çocuk misali ayağı takılıp takılıp düşmek. sonra ağlayarak kalkmak, ama acıyı bir an için unutarak ve aynı acıyı çekeceğini bilerek tekrar oyuna kaldığın yerden devam etmek...